Albay Muhammed Ahmed El AbduliEsed rejimine ilk darbeyi vuran komutan

Şu günlerde hepimizin gündemi İdlib. İslam ümmetinin lideri, kahraman Türkleri iftiharla takip ediyoruz. Bu savaşta bizim de Esed rejimine karşı kahramanca savaşıp şehid düşen yiğitlerimiz oldu. Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai manzarasından veya bazı olumsuz figürlerden ibaret değil. Bağrından Albay Muhammed Ahmed El Abduli gibi yiğitler çıkardı benim ülkem. Size Albay Muhammed’in hayatından ve yaptıklarından bahsedeceğim.

Albay Muhammed, 1971 yılında Birleşik Arap Emirlikleri İngiltere’den bağımsızlığını kazandığında ülkenin ordusunu teşkil etmek üzere vazifeye koşan gençlerden birisi oldu. Abu Dabi’de bulunan II. Zayed Askeri Koleji’ne kaydını yaptırdı. Askeriye’de kısa sürede kendini kabullendirdi. Halid bin Velid Piyade Okulu’nu kurdu ve ders müfredatıyla bizzat ilgilendi. Ordu tarafından ABD’ye gönderildi, buradaki eğitimi Amerikan subaylarını geride bırakarak birincilikle bitirdi. Gösterdiği başarılar nedeniyle kısa zamanda yarbay rütbesine değin yükseldi.

Güzel ahlakı ve geniş sosyal ilişkileri nedeniyle gençliğin gönlünde taht kuran Albay Muhammed Abadile aşiretine mensuptu. Bu aşiret, ülkenin en havadar yerlerinden birinde, Mesafi dağlarının dibinde yer alan Dibba şehrine bağlı mükemmel bir coğrafyada yaşıyor. Dibba, Hz. Peygamber devrinde Umman’a başkentlik yapmış tarihi bir şehir. Meşhur İslam komutanı Mühelleb bin Ebi Mugeyre de bu şehrin evlatlarından.

Albay Muhammed, çok başarılı bir asker olmasına rağmen İslamcı kimliği nedeniyle Bin Zayed rejimi tarafından 2005 yılında tutuklandı. Tam iki yıl boyunca hukuksuz bir şekilde, hakkında hiçbir kanuni suç isnadı bulunmaksızın rejim tarafından hücre hapsine konuldu ve ağır işkencelerden geçirildi. O kadar işkenceye rağmen onların istediği şekilde bir itiraf yapmayı reddetti ve sonunda onu serbest bırakmak zorunda kaldılar.

Zindandan çıkınca rejim tarafından rütbesiyle orantısız bir askeri göreve atandı. Bu duruma bir müddet sabrettikten sonra emekliliğini istedi. Bunun üzerine bizzat Veliaht Prens Bin Zayed tarafından çağırıldı ve muhalif kimliğine dair sorgulandı. Sonunda emeklilik talebi kabul edilerek albay rütbesiyle çok sevdiği askerlik mesleğine veda etti.

Emekli olduktan sonra da rahat bırakılmadı. Rejim tarafından sürekli şekilde taciz edildi. Her ne yaptıysa, her nereye gittiyse sıkı bir takip altına alındı. Bu sıkıntılara rağmen Allah’ın dini için koşturmaktan geri durmadı. Suriye, Sri Lanka ve Mısır’da yetimhaneler kurdu, Kur’an-ı Kerim ile Hafızlık okulları yaptırdı. Bütün vaktini çocukların eğitimine harcadı. Parası olmayan pek çok kişiyi kendi cebinden hac ve umreye gönderdi.

2011 yılında Suriye krizi patlak verince kendisine “Türkiye sınırına doğru gidelim, oradaki mülteci kardeşlerimizin durumunu yerinde görelim” diye teklifte bulunduğumda sevincini görmeliydiniz. Hz. Peygamber’in “İyilik yapmada yarışınız” ilkesini kendisine düstur edinmiş bir insan olarak gözlerinin içi gülüyordu. Birlikte Yayladağ’daki çadırkentleri dolaştık. Suriyeli gençlerle yayan yaptığımız bir Lazkiye gezisi var ki, hiç unutamam.

• Bu gezide Suriyeli muhaliflerle tanıştı ve askeri tecrübelerini onlara aktarmaya başladı. Esed güçlerinin silah depolarına yapılan baskınların liderliğini üstlendi. Önce İdlib’deki stratejik öneme sahip Taftanaz hava alanınını, daha sonra Münbiç’te bulunan El Cerrah askeri havaalanını ele geçirdi.

Biz 2012 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’nde Hizb-ul Ümmet’i ilan edince ismini açık bir şekilde üye listesine yazdırmadan bize katıldı ve destek verdi. Derken 3 Mart 2013 günü geldi çattı. Suriye’nin Esed rejiminden kurtarılan ilk şehri Rakka olurken muhalif güçlere Albay Muhammed komuta ediyordu. Savaşı bizzat yöneten Albay, işte burada şehadet şerbetini içti.

Allah makamını yüce kılsın.