Afrika’daki Osmanlı mirasının değerini anlamak

HALİM GENÇOĞLU
Abone Ol

Afrika tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bir kıta olmuştur. Bu izlerden biri de Türklerin bıraktığı zengin kültürel mirastır. Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisi altında gerçekleşen ticaret, diplomasi ve kültürel alışverişler sayesinde, Türklerin Afrika'ya bıraktığı miras kıtada kalıcı etkiler meydana getirdi. Türklerin bıraktığı bu izler, Afrika'nın tarihine ve kimliğine katkıda bulunmuş, kültürel çeşitliliği daha da derinleştirmiştir.

Toplum mirası, insanlığın geçmişte taşıdığı değerlerin ve izlerin günümüze bir yansımasıdır. Bu anlayış, "Eşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri” sözüyle başka bir cepheden de açıklanabilir. Zira bu atasözü, kültürel mirasın insanın hayatından öteye taşıdığı mânâyı ve derinliği yansıtmaktadır. İşte bu deyişin ardındaki anlamı, Osmanlı Devleti’nin Afrika kıtasında bıraktığı eserleriyle çağları aşan kültür mirasında görebilmek mümkündür.

Kıtadaki kültürel bağlar ve geçmişle köprü kurmak

Osmanlı Döneminde Kullanılan bir Afrika kıta haritası, 19. yy.

Toplumsal miras, nesiller arası bağları güçlendiren ve insanları tarihleriyle buluşturan bir araç. Bu miras, geçmişin köklerini, anıları ve deneyimleri geleceğe taşıyan bir köprü. Toplum mirası sadece tarihî bir anlam taşımakla kalmaz, aynı zamanda estetik ve sanat değeri taşır. Eserler, geçmişin estetik anlayışını yansıtarak sanatın ve kültürün inkışafını gözler önüne serer.

Atalarımızın Afrika’da bıraktığı izler, toplum kimliğimizi şekillendirir ve kim olduğumuzu anlamamıza yardımcı olur. Bugün sadece Mısır’da, Tunus’da, Cezayir’de değil Osmanlı coğrafyasından uzak topraklarda dahi Türk sultanlarının ismini taşıyan camiler, Afrika ülkelerinde tüm ihtişamıyla ayaktadır.

Afrika'nın incisi: Osmanlı camileri ve kültürel mirası

Osmanlı Devleti tarih boyunca farklı coğrafyalarda estetik ve dinî anlayışınɪ yansıtan camiler inşa etmişti. Afrika, bu camilerin benzersiz ve etkileyici bir koleksiyonuna ev sahipliği yapar demek mübalağa olmaz.

Osmanlı camileri, kıtanın dinî ve kültürel mirasını zenginleştiren önemli unsurlardır. Afrika'daki Osmanlı camileri, Osmanlı’nın estetik anlayışını ve mimârî ustalığını yansıtır. Osmanlı’nın farklı bölgelerinde inşa edilen bu camiler, kubbe ve minareleriyle tanınmakta. Mimarlıkta kullanılan desenler, süslemeler ve detaylar, Osmanlı döneminin estetik zevkini yansıtarak Afrika'nın siluetine zenginlik katmış.

Mahmudiye Camii, Kahire.

Evliya Çelebi “Mısır’da bütün bezirgânların dinlenme yeri kahvehanelerdir. Bazı dostlar, mücevher ve mutantan Yemen kahvesi içüp rahatlayıp ezanlar okunduğunda ibadet edip, Mahmudiye Cami'nde hamd-ü senâ edip, Mahmud Paşa’ya Mahmudâne hayır dua ederler” diye kaydeder.

Osmanlı camileri sadece ibadet mekanları değil, aynı zamanda toplum etkileşiminin merkezleriydi. Camiler, toplulukların bir araya gelip etkileşimde bulunabileceği, dinî ve sosyal etkinliklerin gerçekleştiği mekânlar olarak hizmet etmiş. Bu, farklı dinî ve etnik grupların bir araya geldiği ve kültürel çeşitliliğin zenginleştiği yerlerin oluşmasına katkıda bulundu.

Öte yandan Afrika'daki Osmanlı camileri, farklı dönemlerin tarihini ve kültürel inkışafını anlatan önemli belgelerdir. Bu camilerin inşa edildiği yerler, göç yolları, ticaret rotaları ve toplumsal değişimlere işaret ediyor. Mezarı Eritre’de olan Özdemir Paşa’nın İbrim şehrinde inşa ettirdiği cami bunlardan biridir.

Afrika’daki Osmanlı camileri fakirlere yardım, eğitim ve sağlık hizmetleri sunma gibi sosyal fonksiyonları da yerine getirmekteydi. Bu camilerin sadece dinî değil, toplum kurumları olarak da önemini vurgulamak icap ediyor. Bu vesileyle Afrika'daki Osmanlı camileri sadece tarihi ve kültürel bir miras olarak kalmamalı. Bu camilerin korunması ve gelecek nesillere taşınması, kıtanın tarihini anlamak ve mirasını sürdürmek açısından kritik bir öneme sahiptir.

Restorasyon projeleri bir yana, içerisinde faaliyetler düzenlenmesi bu mirasın geleceğe taşınması için yardımcı olacak. Bu noktada Kahire’de takriben 1200 yıldır ayakta duran bir Türk mâbedi olarak Tolunoğlu Camiin’de yapılacak olan bir program, Türk milletinin Afrika’daki köklü mirasını ortaya koymak açısından önemlidir.

Mezarı Mersin’de olan Tolunoğlu Ahmet’in Kahire’de adını taşıyan camide iftar yemeği verilerek başlatılacak Osmanlı-Afrika projemiz, tarafımızca Dışişleri Bakanlığının Afrika masasına sunulduğu halde o makamı işgal eden büyükelçi tarafından değersiz bulunarak rafa kaldırıldı.

Bu noktada kɪtada nice eserler bırakmış olan son Türk-İslam imparatorluğunu, öldüğünde geride bir semer dahi bırakmayacak olan liyakatsiz kişilerin anlaması zâten beklenemez. Ankara’da kurulan Afrika kültür evinde, kɪtaya Osmanlɪ mührünü vurmuş olan Müderris Ebubekir Efendi’nin hâlen tanɪtɪlmamɪş olmasɪ da ne yazɪk ki aynɪ kişilerin ihanetlerinin bir tezahürü olarak karşɪmɪzda durmakta.

Hâlbuki, Saygıdeğer Cumhurbaşkanɪmɪzɪn talimatɪyla 2005 yɪlɪnɪn Afrika yɪlɪ ilân edilmesiyle kɪta ülkeleriyle son derece müşahhas adɪmlar atɪlmɪş ve bu süreçte ekonomik münasebetler önem kazanmɪştɪr.

Türk Emiri İbn Tolun’un Kahire’de 864 senesinde yaptırdığı camii şerif, 1957 yılında Filistin’de posta pulu olmuştu.

Tarihî miras ona sahip çıkanındır

Afrika tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bir kıta olmuştur. Bu izlerden biri de Türklerin bıraktığı zengin kültürel mirastır. Osmanlı'nın etkisi altında gerçekleşen ticaret, diplomasi ve kültürel alışverişler sayesinde, Türklerin Afrika'ya bıraktığı miras kıtada kalıcı etkiler oluşturdu. Türklerin bıraktığı bu izler, Afrika'nın tarihine ve kimliğine katkıda bulunmuş, kültürel çeşitliliği daha da derinleştirmiştir.

Unutulmamalıdır ki, toplumda herhangi bir konuda bilgiyle yazıp çizen entelektüel sınıfı oluşmadan bir coğrafyada ciddi devlet politikaları izlemek mümkün değildir. 19. yüzyılda ‘Afrika Kabilelerinde Kadın’ yada ‘Afrika Karıncaları’ hakkında yazı yazan bir milletin sahada Efendileri, Paşaları, Beyleri hizmet ediyordu.

İşte bu mirasımızın korunması, insanlığın kültürel çeşitliliğini zenginleştirip geçmişin izlerini geleceğe taşıyarak nesiller arası bağları güçlendirecektir. Mirasın korunması ve geleceğe aktarılması, bir toplumun kimliğini ve değerlerini sürdürmesini sağlar. Bizim Afrika’daki toplumsal mirasımızın korunması ve değerinin anlaşılması ise gelecek kuşaklara aktarabileceğimiz en kıymetli hediye olacaktır.