Afrika petrolü için Türkiye devrede
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in "Libya ile vardığımız anlaşma kapsamında buradaki petrol arama faaliyetlerimize 3-4 ay içerisinde başlayacağız" sözleri çok ama çok önemli. Libya konusunda global güçlerin kafa karışıklığı yaşadığı, menfaatler çatışmasından eylemsizliğin doğduğu bir vasatta Türkiye'nin üst üste yaptığı hamleler ciddi bir üstünlüğe dönüşmek üzere. Bu süreci her zamanki cesur ve akıllı adımlarla devam ettirirsek bölge gücü olmanın ötesine geçme yolunda büyük bir ivme yakalamış olacağız.
The Wall Street Journal'ın (WSJ) 3 Haziran tarihli haberine göre, Hafter'in kurduğu "Askeri Yatırımlar İdaresi" adlı kurum, Dubai (BAE) merkezli "Emo Petrol ve Petrol Ürünleri Yatırım Ticaret ve Pazarlama LTD" adlı bir gemicilik firması ile geçen Kasım ayında 10 yıllık petrol anlaşması imzalamış. WSJ'nin kopyalarına ulaştığı anlaşmaya göre BAE'li firma, Libya'nın doğusundaki limanlarda dizel ve ağır ham petrolün nakliye işini yürütecekmiş.
Dubaili Emo Yatırım bu arada boş durmamış, icraata başlamış bile. Geçen ay BAE malı "Jal Laxmi" adlı tanker gemisi Libya’nın yolunu tutmuş, yüklenen petrolden kazanılan para Hafter'in "Askeri Yatırımlar İdaresine" yani çetelerine tahsis edilmiş.
Bu arada ilginç bir not... Aslında BAE gemisi daha önce Libya’ya varmış. Fakat Hafter çete devletinin uluslararası bir meşruiyeti olmadığı için petrolün yüklenmesine izin verilmemiş. İzni vermeyenler kim? BM, ABD, İrini (hani şu AB’nin Libya'ya yönelik silah ambargosunu denetlemek için başlattığı deniz operasyonu) ve Libya Millî Petrol Kurumu.
- O zaman soru şu: Daha önce Hafter çetesinin kiraladığı BAE gemisine izin vermeyen BM, ABD, İrini ve Libya Millî Petrol Kurumu birkaç gün içinde buhar mı olduda Hafter çetesi ambargoyu delip petrol satışı yapabildi? Bütün bu devlet ve kurumlar, niçin kâğıt üstünde kabul etmedikleri Hafter çetesine arka çıkıyorlar?
İşin Sırrı Menfaat Olmasın
Şu sorunun cevabını aslında çoğumuz biliyoruz. Ancak yetkili bir ağızdan tekrar duyurmanın mahzuru yok. Hem ne demişler? Et tekraru ahsen, velev kane yüz seksen... Gelelim sadede. 28 Mayıs’ta Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council “Çatışma sonrası Libya” başlığıyla online bir panel gerçekleştirdi. Panelin konuşmacılarından biri de Libya Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik oldu. Türkiye ile yapılan anlaşmanın dengeleri değiştirdiğini söyleyen Muaytik sözlerine şöyle devam etti:
"Libya'daki Rus varlığı ve Batı'daki Hafter'in yakın zamanda ülkenin kontrolünü ele alacağı inancı Hafter'e alanda önemli kazanımlar sağladı. Ancak Türkiye ile yapılan anlaşma ve iş birliği bölgedeki dengeleri değiştirdi. Şu an güçlerimiz Trablus'u savunacak teknolojiye sahip. Ayrıca Rus Wagner savaşçılarının son zamanlarda aldığı zayiat nedeniyle çekilmeye başlaması Hafter'i çok zor duruma soktu. İlerleyen zamanlarda Tarhuna ve çevresini de kaybederse Hafter'in toparlanması daha da zorlaşacaktır."
Ne diyor Libyalı muhterem? "Libya'daki Rus varlığı ve Batı'daki Hafter'in yakın zamanda ülkenin kontrolünü ele alacağı inancı Hafter'e alanda önemli kazanımlar sağladı. Ancak Türkiye ile yapılan anlaşma ve iş birliği bölgedeki dengeleri değiştirdi.” Evet, işin sırrı bu kelimelerde gizli. Hafter’i destekleme işinde vitrinde Rusya görünse bile, arka planda hâkim olduğu bütün kurumlar ile Batı vardı. BM, ABD ve AB, topu birden Hafter kazanacak diye ellerini ovuşturup duruyordu.
- Türkiye'nin bu noktada avantajı şu: Doğrudur, bunların hiçbiri aslında Türkiye'nin Libya'daki varlığından hazzetmiyor. Fakat kendi aralarında ortak bir Libya fotoğrafı mevcut değil. Rusya'nın Libya'dan beklentileri ile AB’nin beklentileri hiç mi hiç uyuşmuyor. ABD ile AB’nin de bu noktada tam olarak aynı yerde durduğunu söylemek mümkün değil. BM desen bilhassa bu aralar rüzgâr nerden eserse hemen o tarafa eğilip bükülüyor. Yani herkesin kendine göre farklı beklentileri ve menfaatleri mevcut. Bu menfaatler çoğu kez buluşmuyor, fena halde çatışıyor.
Petrolün Cazibesi Başka
Meseleye daha derinden vâkıf olabilmek için bazı bilgileri yeniden tazelemeye ihtiyaç var. Bilindiği gibi Libya, Afrika kıtasının Nijerya ile birlikte önde gelen petrol ihracatçısı. En azından yakın zamana kadar öyleydi. Hafter geçen Ocak ayında petrol kuyularını ve ihracat limanlarını kapatana dek günde yaklaşık 2 milyon varile çıkabilen bir petrol üretimi söz konusuydu. Şu sıralar rakam 92 bine inse bile aynı potansiyel halen mevcut. Bunun için ülkeye birazcık istikrar ortamının gelmesi yeterli.
Nijerya ile birlikte dedik ama Libya’nın diğer Afrika üyelerinden hayli farklı bir yönü olduğunu belirtmek gerek. Diğer ülkelerin müşterileri ABD’den Çin’e dek uzanan geniş bir yelpazede yer alırken Libya petrolünün ana müşterisi daha ziyade Avrupa ülkeleri. Libya yıllar boyu Avrupa kıtasının bir numaralı petrol tedarikçisi olma vasfını devam ettirdi. 2017 verilerine göre en büyük müşterileri sırasıyla Almanya, İspanya, İtalya ve Fransa. Evet, Çin ve ABD de listede ama en çok alım yapanlar AB ülkeleri. AB açısından bakıldığında Libya en önemli tedarikçilerden biri ve alternatifi pek yok. Oysa ABD ile Çin’in çok fazla alternatifi mevcut.
- ABD, petrolü hiç dikkate almıyor demiyoruz elbette. Ama işin petrol yanından ziyade jeopolitik tarafıyla ilgilendiği bir vâkıa. Suriye-Irak-İran hattında zaten güçlü konumdaki Rusya’nın daha ileri sıçrama yaparak Atlantik hattını Akdeniz havzasından zorlamaya başlaması Washington açısından tedirginlik verici. Zira doğu ve kuzey Avrupa cihetinde önünde neredeyse ciddi bir engel bulunmayan Rusya'nın Akdeniz üzerinde de alan hâkimiyeti sağlaması ABD’nin dünya hegemonyası açısından büyük tehdit.
Türkiye Sondaja Başlayacak
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in "Libya ile vardığımız anlaşma kapsamında buradaki petrol arama faaliyetlerimize 3-4 ay içerisinde başlayacağız" sözleri çok ama çok önemli. Libya konusunda global güçlerin kafa karışıklığı yaşadığı, menfaatler çatışmasından eylemsizliğin doğduğu bir vasatta Türkiye'nin üst üste yaptığı hamleler ciddi bir üstünlüğe dönüşmek üzere. Bu süreci her zamanki cesur ve akıllı adımlarla devam ettirirsek bölge gücü olmanın ötesine geçme yolunda büyük bir ivme yakalamış olacağız.
Sırada Somali Var
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 19 Ocak'ta Berlin'deki Libya Konferansı'ndan dönerken söylediği şu sözleri hatırlayalım.
"Şu anda bize mesela Somali'den teklif var. 'Bizim denizlerimizde petrol var. Libya'da bu çalışmayı yapıyorsunuz ama bizim buralarda da bu çalışmayı yapabilirsiniz' diyorlar. Bunlar bizim için de çok önemli. Dolayısıyla burada yapacağımız çalışmalarda bizim oralarda da atacağımız adımlar olacaktır."
Hatırlayan vardır, o günlerde BBC’nin eli ayağı birbirine dolaşmış, hemen Somali Petrol Bakanı ile temasa geçilerek işin ne boyutta olduğuna dair yoklama yapılmıştı. Bakan Abdürreşit Muhammed Ahmed’in "Türkiye ile ilişkilerimiz çok iyi ama hiçbir şirkete özel durum yok, her ülkeden ya da şirketten gelen tekliflere açık olacağız" sözlerini hemen kamuoyuna duyuran BBC, peşinden “eski anlaşmalar geçerli” şeklinde bir alt başlık atarak İngiliz şirketlerinin Somali’deki faaliyetlerini bir bir sıralamıştı.
Libya’nın Hidrokarbon Stoğu
Libya OPEC verilerine göre yaklaşık 48 milyar varil rezerve sahipken Libya Millî Şirketi bu rakamın 65 milyar civarında olduğunu söylüyor. Libya’da halen keşfedilmemiş birçok petrol sahası olduğu dile getiriliyor. ABD Jeolojik Gözlem Merkezi’ne bakılırsa Sirte açıklarındaki havzada iyimser tahminlere göre 13,6 milyar varil petrol ve 49.122 milyar metreküp doğalgaz bulunuyor. Merkezin verdiği en düşük rakamlar ise petrol için 7,3 milyar varil, doğalgaz içinse 5.579 milyar metreküp.
- Somali Petrolü Ne Durumda?
- 2015 yılı itibariyle Somali’nin Hint okyanusuna açılan güney kıyılarında başlayan petrol araştırmalarının sonuçları Şubat 2019'da açıklandı. Buna göre Somali açıklarındaki 75 bin kilometre karelik alanda 30 milyar varil petrol kaynağı olduğu; buradaki 15 parselin arama ve sondaj faaliyetlerine açılacağı duyuruldu. Bu arada 1991'de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland bölgesinde de petrol yataklarının varlığı biliniyor. Somaliland 2012 yılında, Somali'de merkezi hükümet yeni oluşturulurken bir Türk şirketi olan Genel Enerji'yle anlaşma imzaladı. 40 bin 300 kilometre karelik alanda sismik araştırmalar yürüten Genel Enerji'ye göre, Yemen sahasına benzeyen Somaliland açıklarında "yüksek kapasitede petrol kaynağı olma ihtimali" bulunuyor.