ABD-Çin mücadelesinin merkezinde Merkel
Demokratik dünya ve diktatörlük gibi keskin hatların kalmamış olması Avrupa’nın kendisini küresel anlamda konumlandırmaya zorluyor. Merkel, Avrupa’nın ekonomik ve jeopolitik çıkarlar çerçevesinde ABD-Çin arasında sıkışıp kalmaması için Avrupa’yı güçlü bir aktör ve dengeli bir güç olarak konumlandırmakta kararlı.
Almanya eski Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in, AB Komisyon Başkanı olarak göreve başlamasından bu yana Almanya’nın Avrupa Birliği içerisindeki kontrol ve karar alma mekanizmalarına etkisi artarak devam ediyor. Almanya, küresel krizlerde aktif rol almaya gönüllü bir dönemde benimsediği yeni dış politikasıyla AB Konsey Başkanlığını devraldı. 2021 sonuna kadar 3 dönem devam edecek bu başkanlığı, 2020 sonuna kadar tek başına, 2021’de ise Portekiz ve Slovenyayla üstlenecek olan Almanya, 2022’ye kadar AB’nin istikametini belirleyecek.
1 Ocak 2019’da yapılan oylamayla BM Güvenlik Konseyi’nin on geçici üyesinden biri olarak iki yıllığına seçilen, konseyin daimî üyesi Fransayla ilk defa ortak başkanlık yapan Almanya, uluslararası düzende Avrupa ve Almanya’nın ağırlığını hissettirmekte kararlı. Merkel, ABD ve Çin arasındaki gerginliğin arttığı dönemi Avrupa ve Almanya için bir fırsat olarak değerlendirmek istiyor.
Merkel Ve Trump’ın G7 Gerginliği
Merkel’in, bu yıl ABD ev sahipliğinde yapılacak olan G7 zirvesine katılmayacağını duyurdu. Ardından Fransa Başkanı Emmanuel Macron, zirveye katılımını 7 ülke başkanının katılım şartına bağlayarak Trump’ın zirve formatını sorgulamasına ve ertelemesine sebep oldu.
Trump’ın G7 formatını dünya gerçekleriyle uyuşmadığı gerekçesiyle eleştirmesi ve zirveye Rusya, Güney Kore, Avustralya ve Hindistan gibi ülkeleri de davet edebileceğini duyurmasının Merkel’i öfkelendirdiği biliniyor. Bu durum, ABD-Almanya arasındaki gerilimi yansıtan bir örnek.
Trump ile Merkel arasında devam eden şahsi anlaşmazlık, iki ülke ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Trump’a yakınlığıyla bilinen ve haziran başında istifa eden ABD’nin Berlin büyükelçisi Richard Grenell, Almanya’da birçok kez gerginliğe yol açmış, “Almanya’ya ABD’nin müstemlekesi gibi davranıyor” eleştirilerine maruz kalmıştı.
Tüm bu gelişmeler üzerine Trump yeni bir hamle yaparak ABD-Almanya gerilimini tırmandırmaktan yana olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Trump’ın hamlesi, Almanya’da bulunan ABD askerlerinin bir kısmını geri çekme kararı almasıydı.
Hodges: Muazzam Bir Hata
Japonya’dan sonra en çok ABD askerinin bulunduğu ülke olan Almanya’da 34 bin 500 asker ve 17 bin sivil, ABD savunması için görev yapıyor. Merkel’in G7 kararı sonrası, Trump şaşırtıcı bir karara imza atarak 9 bin 500 ABD askerin Almanya’dan çekileceği duyuruldu. Alman makamlarını bilgilendirmeden kamuoyuyla paylaşılan bu bilgi, Almanya için şaşırtıcı bir karar oldu. Ancak eleştiriler sadece Almanya ile sınırla kalmadı.
ABD’li uzmanlar bu kararın, askeri olmaktan daha çok siyasi bir karar olduğunu ifade ederken, bu karar en çok ABD’nin eski Avrupa Komutanı Ben Hodges’i çok şaşırttı. Karara “Muazzam bir hata. Arkasında herhangi strateji olmadığı, siyasi karar olduğu çok belli (…) Putin’e verilmiş bir armağan. Hâlbuki Kremlin ABD askerinin Almanya’dan geri çekilmesi hediyesini hak edecek hiçbir şey yapmadı” diyen Hodges gibi Alman yetkililer de şaşkın.
- Trump uzun süredir Almanya’yı doğrudan hedef alıp daha çok savunma harcaması yapması yönünde baskı uyguluyordu. Aksi takdirde Avrupa’nın güvenliğini sağlama noktasında acziyete düşeceği tehdidinde bulunuyordu. Dışişleri Bakanı Maas ve CDU Parlamento Dış Politika Komisyonu başkanı Röttgen kararın ‘anlaşılmaz’ olduğunu dile getirdi.
SPD Parlamento Grup Başkanı Mützenich değerlendirmesinde Avrupa’nın güvenlik politikasını gözden geçirerek yeniden düzenlemesi gerektiğini vurguladı. ABD ve Almanya tarafından yapılan karşılıklı açıklamalar, transatlantik ilişkilerin oldukça zorlu bir dönemden geçtiğinin ve kaygan zeminde ilerlediğinin göstergesi.
Merkel’den Cesur Adımlar
Temmuz’da AB Konsey Başkanlığını üstlenecek olan Almanya, 2021 sonuna kadar AB’nin gündemini belirleyecek. AB Parlamentosu Grup Başkanlarıyla video konferans aracılığıyla görüşen Merkel, Almanya’nın AB Konsey Başkanlığı döneminde önceliğinin Çin ile ilişkileri geliştirmek olacağını ifade etti.
Somut adımlarla başarı kaydetmek isteyen Merkel, 13-15 Eylül’de Almanya’nın Leipzig şehrinde yapacağı zirvede 27 AB ülke başkanı ile Çin Başkanı Xi Jinping’i buluşturmayı planlıyor. Bu toplantı gerçekleştiği takdirde AB tarihinde ilk defa 27 AB ülkesi yabancı devlet başkanı ile istişare toplantısı yapmış olacak. O yabancı devlet başkanı da AB ve Almanya’nın müttefiki, NATO partneri, AB’nin güvenlik ve savunma garantörü ABD değil Çin olacak!
ABD’nin koronavirüs ile başarısız mücadelesi ve siyahi bir vatandaşın polis tarafından öldürülmesinin ardından toplumla devlet arasındaki gerilim hattı derinleşti.
Ülkede görmezden gelinen kurumsal ırkçılığın boyutları yeniden gündem oldu. ABD yönetiminin zor günler yaşadığı bu dönemi Merkel bir fırsata çevirerek, Trump’ın öfkesini üzerine çekecek yeni ittifaklar kurabilir, ezber bozan cesur adımlar atabilir. Kendini ABD yanında süper güç olarak konumlandıran Çin, küresel düzeyde stratejik hamleler yapmaya devam ediyor. Çin dışişleri bakanının, ülkesinin yükselişi ve ABD’ye meydan okumasını ‘yeni bir soğuk savaş’ dönemi olarak tanımlaması tesadüf değil. İki süper gücün güçlerini ölçüştürdüğü ve birbirine meydan okuduğu oyun alanıysa Avrupa. Merkel ve Avrupa’nın bu denklemdeki rolü ise oldukça sıkıntılı. Merkel, aynı anda hakem ve oyuncu olmaya kalkışıyor!
- 2020 dünya düzeninde, Winston Churchill’in 1946’da yaptığı bir konuşmada siyasi literatüre kazandırdığı ‘Demir Perde’ kavramı kadar keskin hatlarla Avrupa’yı ikiye bölen ideolojik ve fiziksel sınırlar kalmadı. Demokratik dünya ve diktatörlük gibi keskin hatların kalmamış olması Avrupa’nın kendisini küresel anlamda konumlandırmaya zorluyor. Merkel, Avrupa’nın ekonomik ve jeopolitik çıkarlar çerçevesinde ABD-Çin arasında sıkışıp kalmaması için Avrupa’yı güçlü bir aktör ve dengeli bir güç olarak konumlandırmakta kararlı.
Almanya, AB Konseyi dönem başkanlığını dünyada ekonomik ve siyasi krizlerin en yoğun olduğu dönemde devralıyor. Merkel ve yakın ekibi, Almanya’nın üzerine düşen sorumluluğun bilincinde, hatta daha fazla risk almaya bile hazır. Öte yandan, Avrupa’yı dünyada istikrar adasına dönüştürme ve uluslararası arenada gücünü pekiştirme gibi iddialı jeopolitik hedefler dile getiriyor. Bunun için Çin ile ilişkilerin geliştirilmesi ise kaçınılmaz görülüyor.
Çin’in Çok Yönlü AB Planı
Almanya’nın AB Konsey başkanlığı döneminde özellikle Çin ile ilişkileri geliştirmeyi hedeflemesinin birçok sebebi var. Merkel’e göre Çin, uluslararası sistemin içerisinde öncü rol talep etmeye devam edecek. Çin’in Batı Avrupa’da teknoloji alanında stratejik öneme sahip doğrudan yatırımlar yapması, Çin rejiminin eleştirilmesini zorlaştırıyor. AB, bu meydan okuma karşısında öz güvenli ve yapıcı bir pozisyon almak istiyor.
Çin’in, uluslararası politikayı kriz dönemlerinde küresel gücünü pekiştirmek için kullanma stratejisi oldukça etkili. Covid-19 pandemisinin ardından AB ülkelerine yardım yollaması, jeopolitik bir hamle olarak değerlendirilirken, AB içerisindeki siyasi sorunları derinleştirdiği fikri hâkimiyet kazanıyor. AB ve Merkel, bu stratejinin birlik içerisindeki uyum için tehdit oluşturduğunun farkında.
- Çinli yatırımcıların kritik hamlelerinden ilki, finans ve Avro krizi yaşandığında Portekiz ve Yunanistan’ın özelleştirme politikalarında en önemli aktör olması. İkincisiyse rantabl olup olmamasına bakmaksızın özellikle Portekiz enerji sektörüne ve Yunanistan’ın limanları ve ulaşım sektörüne yatırım yapması. Aynı stratejiyi Batı Balkanlarda da uygulayan Çin, merkez AB ülkelerinin oluşturduğu boşluğu finansman sağlayarak doldurup, bağımlılık ilişkisi geliştiriyor.
Çin’in AB politikası çok yönlü ilerliyor. Bir taraftan ekonomik entegrasyon derinleştirilirken, diğer taraftan bölgesel siyasi kooperasyonları artırılıyor. Doğu, orta ve güney doğu Avrupa ülkeleriyle 2012’den bu yana her yıl yapılan, Çin Başbakanı ile Avrupalı liderlerin bir araya gelip yatırım fırsatlarının ve iş birliği alanlarının görüşüldüğü 17+1 zirvesi buna güzel bir örnek. Ayrıca Çin, yeni ipek yolu projesine İtalya ve İsviçre gibi yeni Avrupalı partnerler kazandırmaya da devam ediyor.
İki Ülkenin Kesişim Kümesi
AB ile Türkiye arasındaki iş birliği, AB için hiçbir dönem bu derece hayati öneme sahip olmamıştı.
Türkiye, Almanya için bölgesel sorunlar karşısında aktif dış politika geliştirirken pozisyonunu dikkate alması gereken önemli bir partner. İki taraf için iş birliği ihtiyacının fiziksel sınırları, Avrupa kıtasının çok ötesinde. Merkel ve AB için NATO gücü Türkiye; Libya, Suriye ve bölgesel birçok konuda vazgeçilmez. Türkiye’nin çıkarları, öncelikli hedefi terörle mücadele ve güvenlik, siyasi istikrar ve ekonomik büyüme olan Almanya ile örtüşüyor. Bu kapsamda Almanya ve Avrupa için bölgede askeri ve jeopolitik güç olan Türkiye’nin desteği son derece önemli. Mülteciler ve terörle mücadelede yürütülen iş birliği ise AB iç politikası ve yükselen radikal siyasi grupların geleceği için kritik.
AB, orta ve uzun vadeli bir Türkiye stratejisine sahip değil. Ayrıca uzun yıllardır yürüttüğü Türkiye politikası tutarlı ve yapıcı değil. Almanya’nın AB Konsey Başkanlık dönemi fırsat olarak değerlendirilerek somut adımlar atılması gerekir. Gümrük Birliği’nin yenilenmesi, ekonomik ve siyasi iş birliğinin derinleştirilmesi Almanya ve AB’nin bölgesel çıkarları ile Türkiye’nin çıkarlarının örtüştüğü noktada iki tarafı da siyasi aktör olarak güçlendirecektir.