‘4-5 ay içinde dünyada büyük bir çatışma çıkacak…’

DAVUT NURİLER
Abone Ol

Batı dışındaki dünyanın Çin ve Rusya’nın etrafında tek bir ittifak haline gelip gelemeyeceğini zaman içinde göreceğiz. Aslında gerçekleşmesi çok zor olan Batı karşıtı böyle bir ittifak, dünyamızı soğuk savaş yıllarındaki iki kutuplu yapıya çevirebilir. Bu yapı, hiçbir kutupta yer almak istemeyen ülkeleri yeni bir arayışa yönlendirebilir. Adım adım yaklaşmakta olan felaket senaryosunun en can alıcı sorusu, ittifakların yapısından ziyade nükleer silahların kullanılıp kullanılmayacağı üzerine yoğunlaşmış bulunuyor.

3. Dünya Savaşı gittikçe daha fazla konuşulmaya başlandı. Konu, dünyanın en şöhretli dergilerinden olan The Economist’in son sayısının kapağında “war/savaş” şeklinde yer aldı.

Ancak endişe ile beklenen bu global felaketin nasıl gelişip büyüyeceği ve çatışan tarafların kimlerden oluşacağı üzerine tahlil ve tartışmalar devam ediyor. Savaşın Batı ittifakının ABD liderliğinde olacağına kesin gözü ile bakılıyor. Güçlü ve tek merkezden komuta edilen bir ordu oluşturma becerisi gösteremeyen AB’nin, Batı dünyasının tek silahlı gücü NATO’nun peşine takılmaktan başka seçeneği şimdilik görünmüyor.

Batı dışındaki dünyanın Çin ve Rusya’nın etrafında tek bir ittifak haline gelip gelemeyeceğini zaman gösterecek. Aslında gerçekleşmesi çok zor olan Batı karşıtı böyle bir ittifak, dünyamızı soğuk savaş yıllarındaki iki kutuplu yapıya çevirebilir. Bu yapı, hiçbir kutupta yer almak istemeyen ülkeleri yeni bir arayışa yönlendirebilir. Adım adım yaklaşmakta olan felaket senaryosunun en can alıcı sorusu, ittifakların yapısından ziyade nükleer silahların kullanılıp kullanılmayacağı... Söz konusu bu üçüncü dünya savaşının öncekilerden önemli farklarından birisi de çatışmaların sadece fizîkî alanda değil, dijital (siber) ve uzay gibi yerlerde de olacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Vuçiç bir kehanette mi bulunuyor?

Şi Jinping ve Aleksander Vuçiç.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç’in “4-5 ay içinde dünyada büyük bir çatışma çıkacak, yiyecek stoku yapalım” şeklindeki demeci dünya basınında geniş bir yer buldu. Yakın zamanda bitmesi beklenmeyen Rusya-Ukrayna savaşı, her geçen gün yayılma istidadı gösteren Filistin-İsrail çatışmaları, devam eden bir dünya savaşının farklı cephelerini oluşturmaktadır. BM, AB ve AGİT gibi küresel kurumların gittikçe caydırıcılıklarını kaybetmeleri sebebiyle ihtiyar dünyamız hızla, küresel ve yeni bir bloklaşmaya sürükleniyor.

Birinci dünya savaşının Balkanlarda başladığını hatırlarsak, Sırbistan Cumhurbaşkanının dünya gündemine düşen demecini içi boş bir kehanet gibi yorumlamak ciddi bir hata olur. Mayıs ayı başında Çin Devlet başkanı Şi Jinping’i Belgrad’da 2 gün boyunca ağırlayan Aleksander Vuçiç’in bu demeci daha da büyük bir önem kazanmaktadır.

Başta BM olmak üzere küresel barışı korumakla mükellef kurumların çalışamaz hale gelmesi, dünyada yeni ittifak ve grupların oluşmasına yol açıyor. BRİCS, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi yeni oluşumlar öne çıkıyor. Küçük ve zayıf ülkeler bu uluslararası örgütlere katılarak kendi güvenliklerini sağlama almaya çalışıyor. Son birkaç yıl içinde gittikçe güçlenen BRİCS’e üye olmak için 30’dan fazla devlet başvurmuş bulunmakta.

Türkiye “dünya 5’ten büyüktür” ve “daha adil bir dünya mümkündür” söylemleri ile BM’yi işlevsel hâle getirmeye çalışırken Türk Devletleri Teşkilatı benzeri oluşumlarla güvenliğini ve geleceğini sağlama almaya çalışıyor. 1952’den beri NATO içinde yer alan Türkiye, komşusu Rusya ve İran’la düşman olmamaya çalışıyor. Son yıllarda Türkiye’yi komşuları ile çatıştırma amaçlı Batı kaynaklı politikalara karşı Türkiye açıkça ciddi bir direniş gösteriyor. Rusya-Ukrayna savaşında, Filistin-İsrail çatışmasında ve Suriye konusunda Türkiye, ABD ile ters düşmesine rağmen AB ile müzakerelere ve NATO’da kalma politikasını sürdürmeye devam ediyor.

Batı karşıtı bir ittifak nasıl ve kimlerden oluşabilir?

Vladimir Putin’i devirmek ve Rusya’yı zayıflatmak amacıyla başlatılan Ukrayna-Rusya harbi, ABD’nin hedeflediği sonucu vermiş değil. Ambargo ve yaptırımlarla diz çökmesi beklenen Putin, tam aksine doğudaki ülkelerle iyice yakınlaştı. Büyük enerji kaynaklarına sahip olan Rusya, Çin ve Hindistan gibi pazarlara daha fazla açılarak Avrupa’daki kayıplarını kısmen de olsa telafi etmiş görünüyor. Çin ile ekonomik işbirliğini artıran Rusya, benzer bir işbirliğini askeri ve siyasi alana da taşırsa ABD liderliğindeki batı dünyasının, doğudaki Rusya-Çin ittifakına karşı çıkacak bir savaşta galip gelme şansı var mıdır?

Soğuk savaş sonrası NATO, daha önce Varşova paktı üyesi olan birçok devleti bünyesine katarak genişledi. Çin ise son çeyrek asırda dünyanın birçok bölgesine ekonomik açılımlar yaparak geleceğin süper gücü olma iddiasını sürdürüyor. ABD ise 2. Dünya Savaşı sonrası yakaladığı global liderliği kaybetmemek için mücadele ediyor.

ABD mevcut müttefiklerini kaybetmeme ve yeni müttefikler kazanmak için her alanda yoğun çalışmalar yapıyor. ABD, rakibi Rusya ve Çin ittifakına karşı müttefik devşirme peşinde. Bu nedenle Türkiye, İran ve Mısır’ı herkes kendi yanında tutmanın gayretinde.

Putin’in Kuzey Kore gezisi, Batı’da ciddi endişelere sebep oldu.

Putin’in Kuzey Kore ziyareti batıyı korkuttu

Çin devlet başkanının Sırbistan ziyaretinden sonra Rusya lideri Putin’in Kuzey Kore gezisi, Batı’da ciddi endişelere sebep oldu. Komünist tek partili rejimle idare edilen Kuzey Kore’nin arkasındaki güç, Çin. Etkili uzun menzilli silahlara sahip olan Kuzey Kore’nin nükleer silahları, Batı’yı korkutan hususlardan biri.

Balkanlar Doğu ile Batı arasında nerede duruyor?

20. asırda yaşanan 2. Dünya Savaşı’nda taraf değiştirmelere şahit olduğumuz bölge olan Balkanlar, süper güçlerin hedefinde... Avrupa’nın güvenliği söz konusu olduğunda Balkanların stratejik bir rolü var.

2. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında krallık idaresindeki Yugoslavya’nın, Almanya ve İngiltere liderliğindeki ittifaklar arasında nasıl yer değiştirdiğini dikkatlerinize arz etmek istiyoruz. 2. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Almanya’nın askeri gücünden etkilenen dönemin Yugoslavya hükümeti, Hitler ile ittifak anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşmadan memnun olmayan dönemin Yugoslavya kralı, 27 Mart 1941’de İngiltere destekli bir darbe ile hükümeti devirip taraf değiştirdi. İngiltere’nin bu hamlesine Almanya, bir hafta içinde bütün Yugoslavya’yı işgal ederek cevap vermişti. Almanya’nın bu işgali, 1944 yılının Ekim ayında Kızılordu birliklerinin Belgrad’a gelmesine kadar devam etti. AB ile 10 yıldır tam üyelik müzakereleri yürütmeye çalışan Sırbistan, bölgede üyesi olmayan tek ülke konumunu muhafaza etmekte kararlı görünüyor. Belgrad’ın bu politikası, Doğu ile Batı arasında bir tercih yapma söz konusu olduğunda tüm kozlarını masaya sürerek çetin pazarlıklar yapmadan her hangi bir karara varmayacağının işareti.