Yöneticini seç: Duygular mı, kablolar mı?

VERHALE
Abone Ol

Ülkemizde 14 gün içerisinde 2 farklı seçim yapıldı. Bu süreç boyunca milyonlarca insan oy kullanmaya gitti. Ülkemizde ve dünyada yeni yeni köklenmeye başlayan seçim ve demokrasi olguları ile insanlar, yönetecekleri kişiyi seçmeye başladılar. Bu ayki fütürizm köşesinde geçmişten günümüze yönetim biçimlerini ve gelecekte bizi nasıl bir yönetim biçimini beklediğini film senaryolarıyla ele alacağız.

"Üç kişi yolculuğa çıkarlarsa, aralarından birini başkan seçsinler!” (Ebû Dâvûd, Cihâd 80)

İnsanoğlu dünyada yaşamını sürdürürken ilk olarak klan halinde kümelenmiştir. Bu süreçte kendilerine fiziksel olarak güçlü gördüklerini lider seçip yönetimlerini gerçekleştirmişlerdir. Sosyal hayat gelişmemişken fiziksel üstünlüğün yönetimsel üstünlüğe geçtiğini farklı hayvanlardaki liderlik kavgalarını izleyerek görebiliriz.

Yönetimin kan bağı ile sürdüğü yaşantımıza, Fransız İhtilali ile demokrasi kavramı dahil oldu. Bu süreç içerisinde insanlar yöneticilerini oy verme işlemi ile seçmeye başladılar. Yüzyıllardır süren demokrasi sürecinden sonra ise son yıllarda yeni bir kavram ortaya çıktı: Yapay Zeka. Her sektörü, her iş kolunu ve hemen hemen herkesi ilgilendiren yapay zeka elbette gelecekteki yönetim şekillerini de etkileyecek. Yapay zeka ve diğer gelişmelerle birlikte gelecekte ülke yönetimlerinin nasıl olacağı birçok farklı eserde ve filmde kurgulanmaya devam ediyor. Bunların birkaçına göz atalım:

Matrix

Matrix.

En kült gelecek tasavvuru yapan Matrix filminde tüm yönetim aslında bir bilgisayarın elinde. Filmin teorisine göre tüm insanlar ve evren sadece kodlardan oluşmakta ve bunun bir yöneticisi bulunmakta. Bu yönetici bir yapay zekayı temsil ederken insanlar ise bu yapay zekayı besleyen birer enerji deposu. Yani gelecekte insanlar yapay zekanın birer işçisi, hatta yapay zekanın bir besini haline geliyor. Neo ise bu zekaya karşı çıkan bir virüs olarak sistemi baştan aşağı çökerterek insanların yeniden yönetimi ele geçirmeleri için çalışıyor.

1984

1984.

Birçoğumuzun okuduğu bu başucu eser aslında 1984 yılını 1949 yılından tahmin etmeye çalışmış bir eser. Teknolojinin de gelişmesiyle insanlar sürekli takip altına alınmış, düşünceleri ve fikirleri bile tahmin edilebilir hale gelmiştir. Büyük Birader isimli yönetici tarafından tüm sistem yönetilmekte, kendisi ne isterse zorunlu olarak onlara dayatılmaktadır. Teknoloji kontrollü totaliter rejimin bir yansıması olan eserde yine bir isyan tarafından sistem çökertilmeye çalışılıp insani düşünceler ve fikirlerle yönetimin sürdürülmesi hedeflenmiştir.

Minority Report

Film, genellikle yapay zekayı ve veri işlemeyi konu ediyor.

Minority Report.

Azınlık Raporu şeklinde Türkçeye çevrilen filmde yine yapay zekanın esintilerini görüyoruz. Fakat filmde biraz daha mistik şekilde verilse de aslen “forecasting” yani gelecek planlaması yapılıyor. Filmde bir havuzda bulunan 3 tane kâhin aslında üretilmiş. Bu kahinlerin bağlı olduğu sistem sayesinde suçlar önceden hesaplanabiliyor ve ona göre toplar üretiliyor. Topların verdiği bilgiler dahilinde hareket eden polisler, suçların özellikle de cinayetlerin önüne geçmeye çalışıyor. Her ne kadar işlenmeyen cinayet, cinayet sayılmasa bile filmde işlenmiş gibi ele alınıp ceza verilmesi ise cabası. Filmde yapay zekanın ve veri işlemenin büyük oranda konu edildiğine bakılırsa yönetim direkt olarak geleceğe etki ediyor. Bu da insanların yapmadıklarıyla yargılandıkları bir gelecek tasavvurunu bizlere sunuyor.

Equilibrium

Equilibrium.

Yine totaliter bir rejim olarak karşımıza çıkan ve birçok manada 1984’e benzeyen Equilibrium filminde duyguların bile yasak olduğu bir yaşam tarzı anlatılıyor. Bunun için insanlara ilaç dayatılıyor ve düşünceler toplumda kendisine yer bulamıyor. Herhangi bir düşünceye veya duyguya yer veren insanların tetikçiler tarafından öldürüldüğü dünya tasvirinde tamamen rasyonel bir yaşam tarzının dikte edildiğini gözlemliyoruz.

Wall-E

Gelecek yönetimler birçok filmde ve eserde karşımıza hep distopik olarak sunuluyor.

Wall-E.

Popüler animasyon filmlerinden olan Wall-E her şeyiyle çöplüğe dönmüş bir dünyada uzay istasyonlarında yaşayan bir insanlık çiziyor karşımıza. Dünya’yı temizlemek için bırakılmış bir temizlik robotu olan Wall-E, istasyonda yaşayan insanların teknolojiye bağımlı ve umursamaz bir kişiliğe büründüğünü gözlemler. İnsanları Dünya’ya geri döndürmek için çabalayan Wall-E bunu başararak Dünya’nın yeniden yaşanabilir bir yer hale gelmesini sağlamaya çalışır.

Gelecek yönetimler birçok filmde ve eserde karşımıza hep distopik olarak sunuluyor. Buradaki en önemli faktör yapay zekanın da devreye girmesiyle insanlığın yönetim gücünü ele alması. Yani gelecekte insanların yönetimleri demokrasi şeklinde değil, tamamen rasyonel bir bağlamda ilerleyecek gibi gözüküyor. Duyguların, düşüncelerin yok olacak gibi göründüğü gelecek için yapabileceğimiz en doğru şey duygularımıza ve düşüncelerimize de hayatımızda yer vermek. Teknolojinin bağımlısı haline gelmeyip onu yönlendirebilecek bir mesafede bulunmak. Kolay değil. Bunun için hep birlikte bilinçli olmamız gerekiyor.

Nice ütopik geleceklere.