Yazar olacaklar için önemli sorulara kısa cevaplar-9

HABER MASASI
Abone Ol

Bu köşede bir yazar, editör ve öğretmen olarak yazmaya yenİ başlayanların ya da başlayacakların, yazmak için gayret gösterenlerin, yazarlığı profesyonel bir meslek olarak yapmak isteyenlerin önemli sorularına kısa cevaplar vereceğim.

Hikayede Eşik Nedir?

Eşikler bir dünyadan, bir âlemden diğer bir dünyaya, diğer bir âleme geçiştir. Dış eşik ve içsel eşik dediğimiz iki kavram var. Dış eşik zaman ve mekan değişikliğini ifade eder. Okurun gözü bir eşyadan diğer eşyaya kayar, bir alandan diğer alana kayar, bir andan diğer ana kayar. İçsel eşikse karakter ve okur için bir aydınlanma, değişim, duygusal ve zihinsel farkındalık anıdır. İkincisini yapmak daha zordur.

Dil Seviyeleri Nelerdir?

Hikayeyi ya da bir konuyu anlatırken seçtiğimiz bazı dil seviyeleri ya da biçimleri var. Bir tanesi törensel dil. Bu bir resmi yazı dili gibidir. Törensel denmesinin sebebi de bu. Törenlerde ve dini metinlerde genelde böyle bir dil seçilir. Diğeri nötr dildir. Bunu günlük hayatta kullandığımız dil biçimi olarak düşünebilirsiniz. Konuşma havasında ve doğal. Saraylı dediğimiz dil seviyesinde ise büyük bir kibarlık ve nahiflik sezilir. Herkes birbirine sizli bizli ve hanımlı beyli hitap eder, sokak ağzı ve şive kullanılmaz. Sosyal dilse samimi arkadaşların birbiriyle konuşurken kullandıkları dildir. Nötr dil mesafeli olduğumuz insanlara karşı kullandığımız doğal bir dil gibi. Sosyal dil daha çok en yakınınızla yalnızken seçtiğiniz kelimelerle inşa ettiğiniz dildir. Bir de jargon dediğimiz dil seviyesi var ki zor yakalanır. Bazen dalga geçer, bazen üstü kapalıdır, bazen sadece bir meslek grubunun tercih ettiği kelimelerden oluşur.

Kitabım Yayımlanmaz Diye Üzülüyorum

Yayımlanmayabilir. Ama mitolojide kahraman diye maceraya evet diyene denir. Ve kahraman kelimesinin kökenine baktığınızda hazine sandığını bulup zengin olan biri tanımını değil, hizmet eden ifadesini görürsünüz. Belki bu yazma serüveninde istediğiniz sonucu elde edemeyeceksiniz ama çıkmış olduğunuz yolculuktan bambaşka biri olarak döneceksiniz. Bir kahraman olarak yeteneğinize hizmet edeceksiniz. Hazine sandığından ziyade evet demiş olmak, yola çıkmak sizi kahraman kılacak. Yoksa hepimizin yayımlanmamış, çalışma masamızın bir çekmecesinde sararmış bir sürü dosyası var.

Yazacak Bir Hikaye Nasıl Bulurum?

Ezra Pound sanatçıların değişik bir ırk olduğunu düşünür. Kafalarının üzerinde hassas böcek antenleri olan bir ırk... Bu antenler etrafta olan biten ama pek kimsenin anlamadığı, anlamazlıktan geldiği, fark etmediği şeyleri algılar ve aynı ırktan olmayan kimseler için onları kelimelere döker, herkesin anlayacağı bir dile çevirir. Aynanın karşısına geçip antenleriniz var mı diye bakın. Henüz olmayabilir ama altmış yaşında bile çıkabiliyor, merak etmeyin. Antenleri görmeye başlayınca hikaye sıkıntısı çekmeyeceksiniz.

Kapalı Anlam Okurun Metni Anlamasını Zorlaştırmaz mı?

Lafın tamamı ancak aptala söylenir. Metin, aslında yazdığınız şeyler kadar yazmadığınız şeylerle de ilgilidir. Karakterlerinizin yapay şekilde sürekli konuşması da iyi değildir. Bazı duyguları siz bize, bizim zihnimize sahneler çizerek anlatmalısınız. Okurunuzun hikayeyi anlamak için kafa yorması da önemlidir. Sanatçılar toplumun seviyesine inmez, toplumu hep bir üst formuna taşır. Bunun için de her şeyi hazır vermez, okurun kafa yormasını ister.

Gece mi Yazmalıyım Gündüz mü?

Julia Cameron'ın yazarlık derslerine katılan bir öğrencinin röportajını okumuştum. J.C'nin sabah yazısı diye bir ödevi varmış. Öğrencilerinden sabah kalkar kalkmaz üç sayfalık bilinç akışı metin yazmalarını istermiş. Öğrenciler J.C'ye metni tuvalete gittikten sonra mı, duştan önce mi, kahvaltıdan kaç saat sonra yazacaklarını sormaya başlamışlar. J.C de "Ben yetişkinlere ders veriyorum." demiş.

Bir Akıl Hocası Bulamıyorum

Peki, bulmalı mısınız? Bunun elzem olduğunu sanmıyorum. Çantanızı hazırlayıp yola çıkmak için sahadan birilerinin gelip kolunuza girmesini bekleyerek vakit kaybediyor olabilirsiniz. Zaten bu insanlarla da yolda karşılaşacaksınızdır, öncesinde değil. Adım atmaya başlayın. Yola koyulun. Belki durakların birinde daha ileriye gitmiş ama bir şeyi aramak için geri dönmüş bir akıl hocasına rastlarsınız. Muhtemelen bir çırak falan da aramıyordur. Zaten işi başından aşkın, kafası çok doludur. Onun gönlüne girmeye niyet ettiğiniz kadar, iyi yazmaya da niyet edin. Belki vakti yoktur ancak iyi yazıya çok az yazar “Hayır.” diyebilir.

Yazmak İçin Çok Yoğunum

Bu tamamen öncelik ve sevgi meselesi. Birilerinin yazıyor ya da kitap okuyor olması, onların hiçbir sorumluluğu olmadığı anlamına gelmez. Mesela benden bir yazı istendiğinde anında aklıma üç dört haftadır ertelediğim ne kadar iş varsa üşüşür. Hatta bazen unuttuğum işlerin aklıma gelmesi için birinin benden yazı talep etmesini beklerim. Yazmaya oturmadan o işleri yapmak yönünde büyük bir iştah hissedersiniz. Ama inanın, üç hafta beklediklerine göre bir hafta daha bekleyebileceklerdir.

Kitaplarımız Farklı Yayınevlerinden Çıkabilir mi?

  • Çıkabilir. İlk kitabınızı çıkardığınız yayınevi ile yaptığınız sözleşmede sonraki kitaplarınızın da oradan çıkacağı şartı yoksa diğer kitaplarınızı istediğiniz yayınevine verebilirsiniz.

Bir yayınevinden çıkardığınız kitabın sözleşme süresi bitmişse onu da artık başka bir yayınevinden çıkarabilirsiniz. Bu tamamıyla yaptığınız sözleşmeyle ve yayınevine idiyet hissedip hissetmemenizle ilgili bir durum.

Yazmaya Başlayınca Tüm Dünyaya Meydan Okuduğumu Hissediyorum, Bu İddialı mı?

İddialı değil hatta eksik. Çünkü tüm dünyanın yanında kendinize de meydan okursunuz. Nasıl ki spor yapmak insanın iradesini zorlar, hayatını değiştirmesini gerektirirse yazmak da buna benzer şeyler yapar. Rutinler oluşturmak, yeni öncelikler belirlemek, bazı arkadaşlıkları bitirmek, bir çalışma alanı oluşturmak, daha çok okumak, yalnız başına kalmak gerekebilir. Bu, aslında diğer insanlardan evvel kendinize meydan okumaktır.

Tuğba Coşkuner / Yazar, Editör, Eğitimci