Yazar olacaklar için önemli sorulara kısa cevaplar-10

HABER MASASI
Abone Ol

Bu köşede bir yazar, editör ve öğretmen olarak yazmaya yeni başlayanların ya da başlayacakların, yazmak için gayret gösterenlerin, yazarlığı profesyonel bir meslek olarak yapmak isteyenlerin önemli sorularına kısa cevaplar vereceğim.

Karakterin kaderini yazar mı belirler?

Karakteri evet, biz uyduruyoruz. Biz hayal ediyoruz ama bir kere hayal ettin mi artık bir gerçekliğe bürünüyor. Yazım süreci boyunca seninle dolanıyor, seninle geziyor, seninle yiyip içiyor. Kendi kaderi hakkında söz sahibi oluyor. Yazar karakterleri anlamak, anlamaya çalışmak, kendi hayal ettiği karakterlerin kafalarının içine girip onlar gibi düşünmek ve ne yapacaklarını kestirmek zorundadır. Karakter biraz derinleşip hikayeye uyumlu hâle geldi mi de artık onlara hükmedemezsiniz. Onların kendi görüşleri, ideolojileri, hayat anlayışları gelişip oluşur. Sizden ayrı düşebilirler, sizle savaşabilirler, sizle tartışabilirler. Onları yok etmek, hikayeden çıkarmak isteseniz de direnebilirler. Bazen siz onları kontrol etmezsiniz de onlar sizi kontrol edebilir. Hatta yine aynı sebeplerle karakterler yazarın megafonu olmaktan çıkar, ondan ayrı bir felsefeyi savunurlar. Basit, üzerine düşünülmemiş, karakterleri sığ metinlerde tüm karakterler yazarın birer kopyası gibidir. Ama incelikli işlerde böyle olmaz. İyi metinleri diğerlerinden, biraz da böyle ayırırız.

Yazma üzerine açılan atölyeler işe yarıyor mu?

Bu kimin ve hangi şartlarda eğitim verdiğine, sizlerin de bu derslere nasıl ve ne amaçla katıldığınıza göre değişir. Yazmak yazmakla öğrenilen bir şey. Atölyedeki eğitmen ya da moderatör size bu yoldaki bazı kestirmeleri, çukurları, taşları gösterebilir. Bazı tüyolar verebilir. Ama hiç yazmayı denemezseniz, her gün başka birinin eğitimine katılsanız da yol alamazsınız. Bu atölyelerin amacı bir kitap çıkarmaksa ben o atölye hakkında şüpheye düşüyorum. Yazmak mı istiyorsunuz, kitap çıkarmak mı? İkincisini belli bir para karşılığında yapan, niteliğe hiç bakmayan bir sürü yayınevi var. Gerçekten yazmayı hedefliyorsanız, sizden daha çok yazmış kişilerden; evet, bir şey öğrenebilirsiniz.

Son dönemlerde en çok okunan kitaplar arasında hep çocuk kitapları var. Herkes de çocuk kitabı yazmak istiyor. Bu yöneliş iyiye mi işaret?

Kötüye işaret diyemeyiz ama herkesin çocuk kitabı yazmak istemesinin bir sebebi yetişkin kitaplarına nazaran daha kısa olduklarından kolay yazıldığının zannedilmesi. "Ee ne var, bunu ben de yazarım." diyerek hareket eden çok kişi görüyorum. Metni az diye, türü basit görüyor ve iki dakikada yazılacağını inanıyor. Bir şeyler yazıyor da. Fakat ona çocuk edebiyatı eseri diyebilir miyiz, bu soruyu göz ardı ediyor. Bir şeyin kısa olması onu yazmayı kolaylaştırmaz, daha da zorlaştırır. Üstelik mesajınızı çocuğa verdiğiniz için yetişkinlere yazarkenki dilden ve üsluptan çok farklı bir seçim yapmak zorundasınız. Çocuğun aklını ve kalbini hiçe sayanlar, entipüften metinleri bile onlar için yeterli görüyorlar. Çizimlerle desteklenmesi, kötü bile olsa metni tasarım hileleriyle okur için cezbedici hâle getiriyor. Bu da son yollardaki çocuk edebiyatına olan yönelişi açıklıyor. Satışlarda da artış var, evet. Çocuk kitapları bizi unuttuğumuz, hasretle andığımız, neşeli, keyifli, beklenmedik bir dünyaya çağırdığından ilgimizi çekiyor. Hatta bazı çocuk kitaplarını çocuklardan çok yetişkinler okuyor.

Yazarların aklına bu kadar fikir nereden geliyor?

Harlan Ellison fikirlerini Schenectady'daki bir merkezden postayla ısmarladığını söylüyor. Bir arkadaşım bu soruyu ona soran herkese tüm kitap karakterini evinin arkasındaki kuyunun kulağına fısıldadığını anlatıyor. Aslında ikisi de soruyu küçürek bir hikaye anlatarak cevaplıyor. Bir kere hikaye yumurtlamaya başladınız mı bundan da hoşlanıyorsanız bir daha kolay kolay bırakamıyorsunuz. Hayal gücünü kas gibi düşünmelisiniz ve üzerine çalıştıkça geliştiğini unutmamalısınız. İyi fikirler bulduğuna inandığınız yazarlar muhtemelen çok uzun süredir yazıyorlar ve yıllardır bir şeyler uyduruyorlar. Bu bir reflekse, alışkanlığa, hatta bağımlılığa bile dönüşüyor zamanla. O yüzden bir şeyler kurmanın matematiği, bir şeyler kurmaya vakit ayırmakla doğru orantılı.