Röportaj: Yusuf İslam Yavuz

HABER MASASI
Abone Ol

Eskrime başlamamın üçüncü gününde il geneli turnuvaya gittik ve ben hocamın bana öğrettiği tek hareket sayesinde ilk turnuvamda dereceye girmeyi başarabildim.

Merhaba, öncelikle kendinizden, günlük yaşantınızdan ve spor kariyerinizden bahsedebilir misiniz?

Merhaba, adım Yusuf İslam, soyadım Yavuz. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisiyim. Şu an ne yazık ki profesyonel olarak spor yapmaya bir süredir ara vermiş durumdayım. Spor salonu, okul ve ev arasında küçük bir koşuşturmaca içindeyim.

Geçmişteki spor kariyerimden -başlangıcından itibaren- bahsetmek gerekirse, 3. sınıftayken okulumuza yeni bir öğretmen gelmişti. Beden dersimizde bize birkaç test uygulayacağını, daha sonrasında istediğimiz etkinliğe devam edebileceğimizi söyledi. Biz de hem çocukluğun verdiği hırs ve heyecanla hem de bir an önce futbol oynayabilmek için hızlı ve dikkatli bir şekilde hocanın söylediklerini yapmaya koyulmuştuk. Bu test daha çok hız ve refleks üzerineydi ve ben de o sıralar Alanya Spor'da kalecilik yaptığım için reflekslerim ve hızım gayet yerindeydi.

Söz konusu olan bu testlerden birisi F1 pilotlarının reflekslerini test etmek için de kullanılan tenis topu yakalamak gibi basit ancak fazlasıyla etkili bir testti. Sonrasında kendisi bazılarımızın isimlerini aldı ve bize eskrim takımı kuracağını söyledi. Arkadaşlarımdan gidenler oldu. Açıkcası sınıfta ve okulda testi geçen ben hariç herkes gidiyordu. Ben de o sıralar aynı zamanda okulun basketbol takımındaydım ancak arkadaşlarımın ısrarı ve basketbolda boyumun dezavantajından ötürü yarım sezon boyunca sadece yedek kulübesinde bekletildiğim için ailemden rica edip eskrime başladım.

Tabii öncesinde yine en yakın arkadaşlarımdan ayrı kalmamak için okulumuzda haftada iki ders saati ayrılarak verilen kulüp etkinliği için “Eskrim Kulübü”nü seçmiştim. Hocamın beni kulüp saatleri sırasında sürekli olarak doğuştan yetenekli diye çağırması bana bir nebze gaz oldu. Eskrime başlamamın üçüncü gününde il geneli turnuvaya gittik ve ben hocamın bana öğrettiği tek hareket sayesinde ilk turnuvamda dereceye girmeyi başarabildim. Daha sonrasında bu spordaki başarımı göz önünde bulundurarak eskrime devam ettim ve daha pek çok başarı elde ettim.

Eskrimin dallarından bahsedebilir misiniz?Siz hangi alanda ilerlediniz ve neden bu alanı seçtiniz? Sizi bu alana yönlendiren ne oldu? Bu alanın diğerlerine göre artıları eksileri nelerdir?

Eskrim epe, flöre ve kılıç olmak üzere üç dala ayrılır. Ben sadece epe dalında ilerlediğim için diğer dallar üzerinde pek bir yetkinliğim olduğunu ne yazık ki söyleyemem ancak maçlarımız genellikle aynı gün içerisinde olduğu için ve eskrime genel bir ilgim olduğu için kurallarını kabaca biliyorum.

Epe dalını açıkcası ben değil, antrenörümüz seçti. Aynı zamanda hiçbir eskrim dalının diğerine göre artılarının ve eksilerinin olduğunu düşünmüyorum. Kişinin kabiliyeti ve fiziksel durumu doğrultusunda hangi dalda yarışacağını seçmesinin en doğrusu olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak epe; flöre ve kılıca göre daha defansif yapıda olduğu için geçmişte epe dalında yarıştığımdan mutlu olduğumu söyleyebilirim.

Eskrimin kurallarından kısaca bahseder misiniz? Eskrimdeki püf nokta, en can alıcı gördüğünüz taktik, kural ve hareket nedir?

Ne yazık ki bütün eskrim dallarının kurallarından bahsedecek yetkinlikte değilim ancak epe dalının kurallarından basitçe bahsetmek gerekirse rakibin herhangi bir yerinden sayı alabileceğiniz ve bu yüzden de savunmanın son derece önemli olduğu bir daldır.

Epe dalında az önce de belirttiğim gibi sayı alabilmek için rakibi silahınızın ucuyla dürtmeniz gerekmektedir ve bu dürtmenin kuvvetinin 350 Newton'un üzerinde olması gerekmektedir. Bunun ölçülebilmesi için her maç öncesinde hakem tarafından silahın ucuna bir ağırlık konulur. Kendinizi savunmanız için sadece epenizi kullanabilirsiniz.

Dominant olmayan elinizi kesinlikle kullanamazsınız, rakibe sırtınızı dönemezsiniz. Yüksek hız ve refleks gerektiren bir spor ve epe dalı daha çok defansa dayalı bir dal demiştim daha önce. Epe dalındaki püf nokta tabii ki yine defans üzerine. Parat dediğimiz pek çok farklı varyasyonu olan rakibinizin silahının ucunu silahınızın tası ve lamı aracılığıyla kendiniz dışında bir yöne saptırmaya yarayan bu hareketler bütünü epe dalının en can alıcı hareketidir.

En can alıcı olarak gördüğüm taktikse rakibinize açıklıklar vererek, onun açıklıklarınız üzerine oynamasını sağlayıp ne yapacağını önceden tahmin ederek ona göre plan kurma noktasıdır kanımca. Sadece sprotif refleks değil aynı zamanda sporcuyu hızlı düşünme ve karar vermeye iten bir spor. Bu yüzden pek çok püf noktası var ancak benim için en can alıcı, en keyifli kısım budur.

Spor kariyerinizi etkileyen, yönlendiren bir parıltı, kırılma noktası var mı? Varsa nedir?

Spor kariyerimi etkileyen bir kırılma noktasını takım olarak Macaristan'a 15-20 günlük bir kampa gittiğimiz dönemde yaşadım. Yurt dışında, başka bir antrenör ve başka sporcularla antrenman ve maç yapma şansı fazlasıyla değerli bir deneyim oldu. Sadece ben değil, takım olarak o dönemde bir kırılma noktasından geçtik ve pek çok farklı başarılara imza attık.

Geçmişte kılıç, bir savaş aleti olarak kullanıldı? Şu anda bu sporu yapmanın geçmişle bağlantısı var mı? Gün içerisinde sizi nasıl etkiliyor?

Eskrim geçmişte askeri eğitimler ve eğlencelerde şov için kullanılıyordu. Öyle ki William Shakespeare'in Hamlet isimli eserinde de bu spora yer verilmiştir. Doğal olarak zaman içerisinde değişime uğramış olsa da bu sporun geçmişteki asaleti ve cazibesi hâlâ sürmekte. Sporu aktif yaptığım zamanlarda sürekli eskrime uygun bir birey olma çabası sağlıyordu bana, bu sporun ve antrenörümün bana sağladığı sporcu disiplinini hâlâ sürdürmekteyim.

Eskrim yapmanızın hayatınıza soyut ve somut katkıları neler oldu? Karşınızda bir rakip varken tutumunuz nasıl oluyor?

Öncelikle kazanmanın ve kaybetmenin her zaman hayatın bir parçası olduğunu öğrenmemi ve kazanma yolunda çekilen her sıkıntının, dökülen her ter damlasının önemini ve bu zorluklara dayanmanın ve onları aşmanın bir sonucu olarak başarıya ulaşmanın tatlı sevincini öğretti. Daha önce de belirttiğim gibi eskrim yapmak bana belirli bir sporcu disiplini kazandırdı. Zararlı olan alışkanlıklardan hayatım boyunca hep uzak kalmamı sağlayan bir disiplindi bu. Bunun yanında hızlı düşünme, soğukkanlılık ve çabuk harekete geçme yetilerini de bana sağladı. Daha somut olarak 11 yıl boyunca eskrim yapmanın bana en büyük somut katkısı vücudumda bıraktığı temel oldu.

Spora ne kadar ara verdiğim fark etmeksizin spora her geri dönüşümde hızlı bir toparlanma dönemi geçirdim. Yaklaşık olarak beş sene önce geçirdiğim bir trafik kazası sonrasında uzun süre spordan uzak kalmıştım ancak tekrar spora başlamamın ardından vücudum kolaylıkla adapte sağladı ve kolaylıkla kendimi toparladım.

Eskrimin sporcuya öğrettiği en güzel derslerden birisi de rakibe saygıdır. Kuralları anlatırken de bahsettiğim gibi rakibe maç sırasında asla sırtınızı dönmezsiniz.

Maç öncesinde rakip, hakem ve seyirciler selamlanır; maç sonrasında sonucun ne olduğu fark etmeksizin rakibinizle tokalaşırsınız. Bu gerçekten çok değerli bir kural. En çetin geçen maçların sonrasında bile birbirine saygı duymak gerçekten ihtiyacımız olan bir ders.

Sıfırdan başlasaydınız veya sıfırdan başlayan Yusuf’a öğütler verseydiniz neler derdiniz?

Asla pes etmemesi gerektiği öğüdünü vermek isterdim. Zaman zaman antrenmanlarda çok yorulduğum, iyice güçten düştüğüm ve antrenmanların bir an önce bitmesi için dua ettiğim dönemler oldu fakat bu antrenmanların ne kadar değerli olduğunu daha sonrasında aldığım başarılar sayesinde öğrendim. Ben kendimi limitlerimi aşmaya zorladıkça kondisyonum o kadar iyileşti, motivasyonum o kadar arttı ki geriye dönüp keşke daha uzun ve daha sıkı çalışsaydım, diye düşündüm.

Başarısızlıklarım da beni bu sporu daha çok sevmeye ve bu uğurda daha çok çalışmaya itti ancak her zaman keşke bunların değerini çok daha önceden bilebilseydim diye düşündüm. Benim deneyimlerimin daha ileri seviyedeki halini deneyimleyebilmesi adına verebileceğim en güzel öğüt bu olurdu diye düşünüyorum.

Eskrime spor olarak başlamak için bir yaş var mı? Yoksa her yaştan birisi bunu ileri düzeyde yapabilecek kapasiteye erişebilir mi?

Her spor gibi eskrime de başlamak için bir temelinizin olması sizi fazlasıyla ileriye taşıyacaktır. Ancak bu demek olmuyor ki ileri düzeyde yapabilecek kapasiteye erişebilmek için bir yaş sınırı var. Yeterli çalışma ve motivasyonla herkesin her sporu ileri düzeyde yapabileceğine fakat genç yaşta başlamanın çok daha önemli olduğuna inanıyorum.

Daha önce bahsettiğim Macaristan'da gittiğimiz kampta gördüğüm en önemli olaylardan biri de buydu. 3-5 yaş aralığında çocukların bu spora temelden başladığını gördüğümde çok şaşırmıştım. Daha sonrasında Macaristanlı sporcularla yaptığım maçlar sayesinde erken başlamanın aslında ne kadar önemli olduğunu fark ettim.

Fakat tekrar belirtmem gerekir ki aynı ortamda 35-40 yaşının üstünde olan hatta spora yeni başlamış sporcularla da tanışıp maçlar yaptım. Şimdi geriye dönüp baktığımda bizim o dönemde olduğumuz kadar enerjik olmayan bu insanların bu sporu bizimle aynı seviyede yapabilmelerinin sebeplerinden birinin de mental olarak bizden daha üst bir seviyede olmaları olduğunu düşünüyorum.

Yaşam deneyimi bu insanlarda sporu da farklı açılardan görme yetisini kazandırmıştı ve bize karşı rahatlıkla oynayabiliyorlardı. Özetlemek gerekirse her yaştan insanın bu sporu yeterli seviyede çalıştıkları sürece ileri düzeyde yapabileceğine inanıyorum. Genç yaşlı fark etmeksizin herkes bu sporu yapabilir ancak yine de genç yaşta başlamanın büyük bir avantaj sağladığı da su götürmez bir gerçektir.

Yurtdışı ile ülkemizi kıyaslayınca durumumuz nedir? Kendimizi nasıl geliştirmeliyiz?

Benim aktif olarak sporu yaptığım dönemlerde eskrime olan ilginin ve desteğin azlığı biz sporcular için en büyük problemdi. Eskrimin insanımız arasındaki popülaritesi düşük olduğu için haliyle Türkiye Eskrim Federasyonu'na yapılan destek de bununla doğru orantılıydı. Eskrim popüler bir spor olmadığı için malzeme tedariği konusunda sıkıntılar çekiyorduk. Bu yüzden yurt dışındaki maçlara gitmek bizler için çok büyük fırsatlardı. Bu maçlar aracılığıyla yurt dışında maçlarda stand açan markalardan veya markaların direkt kendi mağzalarını ziyaret ederek eskrim malzemelerimizin alışverişini yapıyorduk. Zaman içerisinde bu durum elbette yavaş yavaş değişmeye başladı ancak benim spora ara verdiğim dönemin başlangıcına kadar ne yazık ki en büyük sıkıntılarımız bunlardı.

Kariyerinize bir süre verdiğinizi öğrendik. Sizin gibi kariyerine ara veren kişileri spora dönüşlerde nasıl zorluklar bekliyor? Nasıl aşılabilir?

Benim gibi kariyerine ara vermiş olan sporcuların spora dönüşlerinde kendilerini bekleyen en büyük zorluğun, adaptasyon süreci olduğuna inanıyorum. Yukarıda belirttiğim gibi belirli bir temele sahip olan sporcuların kendilerini -vücutlarını tekrardan spora hazır hale gelecek şekilde toparlamaları başka insanlara nispeten çok daha hızlı olacaktır.

Fakat yine de tekrardan bu sporu uzun süre aralıksız şekilde yaptıkları dönemdeki seviyelerine ulaşmaları doğal olarak fazlasıyla zaman alacaktır. Zamanında dökülmüş olan her ter damlasının önemini tekrar tekrar anladıkları bir dönem olacaktır bu dönem ve aynı zamanda sporun önemini tekrardan öğreten büyük bir ders olacaktır. Bu zorlukları aşmanın tek yoluysa asla pes etmeyip, sürekli antrenmanlar yapıp çalışmaya devam etmekten geçiyor. İnşallah spora ara vermiş olan herkes tekrardan güzel bir adaptasyon sürecinin ardından eski seviyelerine ulaşabilir.