Pasaporta bile ihtiyacın olmayan yer: Batum

NİLÜFER TAKTAK
Abone Ol

Batum’a giderken öyle pek de beklentim yoktu. Ama sınırdan itibaren beni şaşırtmayı başardı bu şehir. Komşu şehirler Artvin ve Rize’nin aksine Batum’un şehir merkezi dümdüz bir ovaya kurulu. Bu da bütün şehri yürüyerek gezmeyi kolaylaştırıyor.

Uzak Doğu, Afrika falan iyi hoş da uçak biletleri çok pahalı. Ucuzunu denk getirip gezi planlamak da bazen çok zor olabiliyor. Sıkı dur, senin için çok yakınımızdan vizesiz bir destinasyon tavsiyem var. Hem vizesiz hem ulaşımı rahat. E daha ne olsun? Üstelik pasaportun yoksa dahi ülkeye girebiliyorsun. Nereden bahsediyorum biliyor musun? Gürcistan’ın Artvin’e komşu şehri Batum’dan!

Coğrafya derslerinden ezbere biliyoruz, ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili. Eh hâl böyle olunca ülkenin komşu sayısında biraz düşüş yaşanıyor. Komşuların yarısında vize var, diğer yarısı da karışık olunca geriye birkaç alternatif kalıyor. Bunlardan akla ilk gelen de şüphesiz Gürcistan. Daha önce Gürcistan’ın başkenti Tiflis’i beraber gezmiştik. Şimdi sıra bize en yakın şehri Batum’da.

Batum, Gürcistan’ın özerk cumhuriyeti Acara’nın başkenti ve Karadeniz’e kıyısı olan bir liman kenti. Tıpkı komşuları olan Rize, Artvin gibi şehirde bol bol çay ve meyve yetişiyor. Petrol rafinerisi olduğu için de hayli önemli bir merkez. Lazca ve Gürcüce adı Batumi. Ve bundan da anlaşılacağı üzere şehirde Gürcüce, Lazca, Megrelce konuşuluyor.

Batum hakkında akla ilk gelen şeyleri sıraladığıma göre gelelim buraya nasıl gidileceğine... Batum’a uçakla ya da kara yoluyla ulaşabilirsin. Arabayla gitmek istediğinde uluslararası ehliyet gerektirmiyor. Çipli ehliyet ve kimlik yeterli! Ama araba kiralayacaksan ehliyetini yanına almayı unutma sakın. Bir de hatırlatmakta fayda var. Sınır geçişlerinde ruhsat sahibinin de arabada olması gerekiyor. Ve İngilizce bilmiyorsan -ve tabii bir de Gürcüce- hiç dert etmene gerek yok. Batum’da

Türkçeyle her şeyi halledebilirsin. Eğer yurt dışına ilk kez çıkacaksan burası ideal bir başlangıç. Ya da tek başına seyahat etmek istiyorsan... Korktuğun her şey birer birer kaybolacak. Şehirde ne dil bariyeri ne de pasaport/vize bariyeri var.

Ayrıca Gürcistan oldukça ekonomik bir yer. Yani öğrenci cebini üzmeyecek yerlerden biri. Gürcülerin para birimi Lari, kısaltması GEL. Liradan değerli ama aradaki fark dolar/euro kadar uçuk değil. Güncel durumu gitmeden kontrol edebilirsin. Ayrıca Gürcistan’daki ATM’lerden banka kartınla Gürcü parası olan Lari çekebiliyorsun. E daha ne olsun?

Batum’un insanları Rize ya da Artvin insanlarına çok benziyor.

Eğer uçağa bütçe ayıramadıysan, araba da yoksa bir seçenek daha var: otobüs. Doğu Karadeniz şehirlerinden Batum’a giden otobüsler hatta minibüsler bulabilirsin. Böylece sınır kapısı geçişi de rahat olabilir.

Batum’a giderken öyle pek de beklentim yoktu. Ama sınırdan itibaren beni şaşırtmayı başardı bu şehir. Komşu şehirler Artvin ve Rize’nin aksine Batum’un şehir merkezi dümdüz bir ovaya kurulu. Bu da bütün şehri yürüyerek gezmeyi kolaylaştırıyor. Ama ben sınırdan arabayla geçtiğim için şehrin arabayla gidilecek noktalarına da gitme şansı buldum. Batum’a maksimum iki gün ayırmak bence yeterli olacaktır. Şehri doya doya gezebilirsin. İstersen bir gün daha uzatıp denize de girebilirsin. Çünkü Batum, merkezinde de denize girilebilen harika bir şehir.

Şehri turlamaya merkezinden başladım. Bir şehri yürümek orayı keşfetmek için en ideal yöntem. Batum’un yürünecek bölümleri Seaside Park ya da Batumi Boulevard (Batum Bulvarı) etrafına kurulmuş. Hepsini birkaç saatte bitirebilirsin. İstersen şehir, bisikletle gezmeye de çok müsait ama bu sıcakta bisiklet seçeneğini pek de tavsiye etmem.

Batum’un ana meydanı Avrupa Meydanı. Burası klasik Avrupa şehri meydanlarından farksız. Büyük fıskiyeli bir havuzun olduğu meydanda Medea Heykeli en önemli simgelerden bir tanesi. Heykelde Yunan mitolojisine gönderme de varmış. Meydandan çıkıp yürümeye başladım. Önüme Astronomik Saat çıktı. Memed Abashidze Bulvarı üzerindeki bu yer UNESCO tarafından koruma altında olan National Bank of Georgia (Gürcistan Bankası) üzerinde duruyor. Saat başı çan sesleri çalan saatin fotoğrafını çekmeyi unutma.

Bir meydandan çıkıp diğerine gittim. Piazza’dayım. Piazza, İtalyanca meydan demek. Ve burası İtalyan meydanlarının aynısı. Bir anda İtalya’da bir şehre gelmiş gibi hissettim. Mozaiklerle döşenmiş alanın çevresi vitraylarla sarılı. Bütün mimari Avrupa mimarisine benzetilmiş. Etrafında restoranlar, oteller, kafeler var. Karnım çok acıktığı için restoranlardan birine girip haçapuri söyledim. Haçapuri bir çeşit peynirli pide. Tiflis’te yediklerim gibi burada yediğime de bayıldım. Yemek ardından bir de kahve molası verdim. Piazza öyle bir yer ki burada Sting, Macy Grey, Chris Botti gibi dünyaca ünlü isimler konserler vermiş.

Batum’da yürürken Osmanlı’nın izinde bir şey gördüm: St. Nicholas Kilisesi. Buranın hikayesini gitmeden önce okumuştum. Rivayete göre o dönem Batum’da yaşayan Rumlar kiliseyi padişaha hediye olarak sunmuş. Padişah da çanların çalınmaması kaydıyla kilisenin yapımına izin vermiş. Kilise, Batum Osmanlı topraklarından çıkana kadar çanlar hiç çalmamış. Kilise Sovyetler Dönemi’nde de kapanmış ve burada ibadete izin verilmemiş. Bağımsızlıklarını kazandıklarında kilise 1946’da yeniden açılmış ve yenilenmiş.

  • Kiliseden çıkıp denize doğru yürümeye karar verdim. Sahil şeridi boyunca uzanan Batum Bulvarı; palmiyeleri, parkları, heykelleriyle çok canlı ve hareketli. Yolumun üstünde bir dondurmacıdan dondurma alıp parklardan birinde oturdum. Bir süre dans eden fıskiye havuzları içinde koşuşturan çocukları izledim.

Miracle Park.

Batum Bulvarı’ndan çıkıp uzaktan dönme dolap gördüğüm alana doğru yürüdüm. Burası Miracle Park yani mucizeler parkı. Burada mucizeler yaşanıyor mu bilmiyorum ama gerçekten şehre farklı bir hava katmış. Tamamen modern mimariyle dizayn edilmiş parkın içinde Chacha Kulesi, kocaman panaromik dönme dolap, Alfabe Kulesi ve ünlü Ali ve Nino Heykeli var.

''Batum’un Botanik Bahçesi ve köyleri de çok güzel.''

Fotoğraf çekmek için Ali ve Nino heykeline doğru yürüdüm. Daha önce Kurban Sid’in yazdığı kitabı okuduğum bu hikayeyi biliyordum. Kavuşamayan iki insanın hikayesi Tamar Kvesitadze tarafından çok güzel tasarlanmış. Bu 7 metrelik dev heykeli mutlaka görmelisin.

Batum’un London Eye’ı olan dönme dolaba binip binmemek konusunda kararsız kaldım. Ama sonra paramdan tasarruf etmek için binmemeye karar verdim. Ve yürümeye devam ettim.

Arabaya atlayıp Tiyatro Meydanı’na doğru gittim. Burası eski Sovyet mimarisi evlerle çevrili, Batum’un en güzel meydanlarından biri. Tam ortasında Poseidon ve Neptün heykelli çeşmesi var. Bu çeşmeyi de İtalya’da gördüklerime benzettim. Meydanın yanında Chavchavadze Devlet Tiyatrosu var. Batum’un en güzel yapılarından biri burası. Önünde durup bir süre öylece seyrettim. Arabamı tiyatro binasının önüne park edip sokakları yürümeye başladım. Buraya park edilir mi edilmez mi bilmiyorum ama şehri daha çok keşfetmek için bu riski göze aldım.

Batum’un insanları Rize ya da Artvin insanlarına çok benziyor. Öyle ki bölgede Lazca da konuşuluyor ve zaten Lazca ve Gürcüce aynı dil ailesinden geldiği için birbirine benziyor. Hem dil hem coğrafy a benzeyince kültürel benzerlik de kaçınılmaz olmuş. Şehirde Laz yemekleri yapan “ters ev” var. Burası bildiğin ters bir ev. Ben içine girmedim geçerken şöyle bir baktım, dilersen sen içine gi rip akşam yemeğini burada yiyebilirsin.

Batum’un Botanik Bahçesi ve köyleri de çok güzel. İlk gün için bunları gezmeye vaktim kalmadı. Ben ucuza gelmesi için konaklam a da ayarlamamıştım ve bütün şehri tek günde görmüş oldum. Kararı m tamamen duygusal. Ama biraz bütçe ayırdıysan ve bir gece konakl arsan etraftaki bu yerleri görebilirsin.

Batum’a veda etmeden önce akşam yemeği yemeye karar verdim. Hin kal (Gürcü mantısı) yemeden şehri terk etmek istemedim de denebilir . Uzun sahilleri, yemyeşil doğası, harika yemekleri, kolay ulaşımı, Avrupa ve Sovyet mimarisini barındırdığı sokaklarıyla Batum mut laka görülmesi gereken şehirlerden biri.