Otonom sürüş teknolojilerinin bugünü ve yarını

SELİM EMİRHAN ÖNDER
Abone Ol

Yapay zekânın kontrol ettiği otonom sürüş teknolojileri, deyim yerindeyse gümbür gümbür geliyor. Artık kimsenin bizzat otomobil kullanmadığı gelecek pek de uzak görünmüyor.

Yeni teknolojiler, tarih boyunca insanoğlunun en başta korktuğu, uzak durduğu fakat alışma evresi geçildikten sonra vazgeçilmezi olan şeyler olmuştur. Ampul ilk bulunduğunda da insanlar temkinli davranmıştı, internet çıktığında da. Kalabalıklar kendi güvenli alanlarından çıkmama eğilimi gösterse de bu kalabalıkların arasından sivrilen bazı cesur insanlar sayesinde insanlık ilerler ve onların icatları sayesinde hayat herkes için daha kolay hale gelir. Bu cesur insanların son yıllarda üzerine titrediği en önemli teknolojilerden birisi de otonom sürüş teknolojisi.

Otonom araçlar, aslında bir hayal olarak çok uzun süredir hayatımızdalar. Öyle ki “Bıçak Sırtı” (Blade Runner, 1982), “Gerçeğe Çağrı” (Total Recall, 1990) gibi bilim kurgu filmlerinde otonom araçların, hayatımıza girmeden çok önce tahayyül edildiğini görüyoruz. Hatta Isaac Asimov’un 1940’lı yıllarda yazmaya başladığı “Robot” serisinde de otonom araç benzeri bir kurgusal araca yer veriliyor. Her başarılı fikrin ilk tohumu hayal ederek atılır, insanlık bu tohumu 20. yüzyılda attı. Şimdiyse hasat vakti…

Otonom sürüş teknolojisi, bir aracın bulunduğu X noktasından belirlenen Y noktasına otonom bir şekilde gidebilmesini sağlayan, insan bir sürücü yerine kompleks bir yapay zekânın aracı kontrol ettiği teknolojidir. “Otonom sürüş” deyince çoğu kişinin aklına Tesla gelse de Google, Uber, General Motors, Ford, Volvo ve daha nice şirket, bu teknoloji üzerine Ar-Ge çalışmalarını sürdürüyor. Otonom sürüş teknolojileri temelde beş unsurdan oluşuyor:

Çoğu otonom araç hâlâ yarı-otonom durumda, yani otonom sürüş esnasında sürücü koltuğunda her an müdahaleye hazır bir şoför olması gerekiyor.

1-) Görsel Veri: Araç üstüne konan kameralar, Derin Öğrenme Metodu ile çevresindekileri tanımlıyor. Yani sistemin gözleri görevini üstleniyor.

2-) Sensör Verisi: Kameralar ile toplanan verinin ne olduğu ve nasıl hareket ettiği gibi hususlar da ana bilgisayara destek sağlıyor. Yanınızdaki araç size ne kadar yakın, karşıdan gelen araç nasıl bir hızla size yaklaşıyor gibi soruların cevabını vermede bu sistem önemli rol oynuyor.

3-) Konum: Uydu ve GPS teknolojileri ile aracın kendisinin ne ve nerede olduğu verisini sağlıyor.

4-) Rota: Dünyadaki tüm yol veri tabanını ana bilgisayara işliyor.

5-) Kontrol Mekanizması: Tüm sistemlerin işleyişini sürekli test ediyor ve sistemlerin stabilizasyonunu sağlıyor.

Çoğu otonom araç hâlâ yarı-otonom durumda, yani otonom sürüş esnasında sürücü koltuğunda her an müdahaleye hazır bir şoför olması gerekiyor. Ancak bu konuda da geleceğe dair ışık veren tam otonom örnekler mevcut, bunlardan birisi de Waymo. Waymo araçlar, tam otonom bir halde önceden belirlenen pilot rotalarda taksi hizmeti veriyor. Google tarafından başlatılan Waymo Projesi bünyesindeki araçlar, ABD’de 40 milyon kilometreye yakın yol yaptı bile. Şirket otonom sürüş için gerekli olan yazılım, yapay zekâ, sensörler ve donanımın yanı sıra; bu teknolojinin ticarileştirilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda da önemli çalışmalar yapıyor. Waymo’nun faaliyetleri şu an Arizona, Teksas, Kaliforniya gibi eyaletlerde yoğunlaşıyor. Yakın zamanda farklı eyaletlere genişlemesi de öngörülüyor.

Otonom sürüş teknolojilerinin geleceği, üzerine tefekkür edilmesi gereken birtakım meseleler barındırıyor. Bu teknolojinin çeşitli boyutlardan ele alınması gerekiyor, bunların bazıları:

1- Güvenlik

Yazımın başında dediğim gibi âdemoğlu, konfor alanından çıkmamaya meyilli bir formdadır. Bu sebepledir ki yeni buluşlar ve fikirler hiçbir zaman çıktığı gibi kabul görmemiştir. Bu durum özünde insandaki en temel içgüdülerden olan yaşama ve koruma içgüdüsünden kaynaklanır. İnsan algılayamadığı yabancı varlıktan kaçar, tanıdığı bildiği mağaraya sığınır. Bu taş devrinde de böyleydi, şu an da böyle. Bir şeyi gördükçe, tanıdıkça ona olan güvensizliğimiz ve kaygılarımız azalıyor. Bu nedenledir ki otonom araçların görünürlüğünün görece yüksek olduğu toplumlarda bu teknolojiye güven oranı da daha yüksek çıkıyor. Bu durumun bir benzeri, otonom asansörlerin icadında da yaşanmıştı. Evet, yanlış duymadınız; otonom asansörler, yani bildiğimiz asansör. Ancak bizim bildiğimiz asansörlerden çok daha önce sürücülü asansörler icat edildi. 19. yüzyılın ilk yarısında piyasaya çıkan bu asansörler, en başta yük taşımak için kullanılsa da zamanla insan taşıma için de kullanılmaya başlandı. Bir zamanlar bu asansörlerde, mekanik kolu çevirerek asansör kutusunun yukarı çıkmasını sağlayan görevliler vardı. 1940’lara geldiğimizde otonom asansörler çıkmaya başlasa da bu icadın ilk yılları çok sancılı geçti. Çok önemli bir buluş olmasına rağmen, kimse kendi kendine hareket eden bu kutuya güvenmiyordu. Zamanla bu büyük tabu yıkıldı ve sürücülü asansör tarihe karıştı.

Otonom sürüş teknolojisine sahip araçlarda da benzer bir durum yaşanacağı öngörülüyor, lakin bir sorun var: Endişeler tamamen yersiz değil. Ne yazık ki otonom sürüş teknolojisinin kullanımının artmasıyla beraber üzücü haberlerin de arttığı bir gerçek. Amerika’da bir Tesla’nın devrilen tırı algılayamayıp 100 km/h ile çarpması, Çin’de bir Tesla’nın yazılımının hata verip 200 km/h ile şehir içinde rastgele dolaşması ve üç kişinin ölümüne yol açması; Tesla’nın damperi, ağaç yaprakları ve dallarıyla kamufle edilmiş kamyonu radarında tanımaması gibi olaylar insanların korkularını âdeta harlıyor.

Evet, otonom sürüş yüzde 100 güvenli değil, evet kazalar oluyor ama sayılara baktığımızda durum o kadar da vahim değil. Tesla’nın yayınladığı resmî verilere göre ABD’deki Tesla otomobiller, -oto pilot aktif değilken- her 2,72 milyon kilometrede bir kaza yapıyor; oto pilot aktifken ise her 6 milyon kilometrede bir. Amerika’da genel ortalama ise her 800 bin kilometrede bir kaza. Yani Tesla’nın oto pilotu, ortalamadan yedi kat daha az kaza yapıyor ve bu çok ciddi bir oran. Otonom sürüş teknolojilerine “güvenli” diyebilmemiz için hâlâ aşılması gereken çok engel olsa da şimdiden insanoğlundan daha güvenli bir sürüş deneyimi sağlıyor gibi görünüyor. Bunda da en önemli etken, sistemin çevresini her an 360 derece görebilmesi ve refleks hızının yüksekliği.

Yapılan başka bir çalışma da otonom sürüş teknolojilerinin yaygınlaşması ile 2030’a kadar Avrupa’da kaza oranlarının yüzde 15 oranında düşeceğinin altı çiziliyor.

Otonom araçlardaki güvenlik sistemleri, her geçen gün geliştirilmeye devam ediyor. Temelinde Deep Learning Method’un (Derin Öğrenme Metodu) bulunduğu bu güvenlik sistemleri, her gün kendi kendine gelişmeye devam ediyor. Derin öğrenme teknolojisi, adı üstünde sürekli gören, analiz eden ve kendi kendine öğrenen bir yapay zekâ algoritması. Derin Öğrenme Metodu’ndaki süreç, bebeklerin hayatı öğrenme sürecine benzetilebilir. Fakat insanlığın şu anki bilgi birikimi, bir insan beyni kadar kompleks bir yapıyı üretmeye muktedir olmadığından, Derin Öğrenme Metodu’nun otonom araçları kusursuza yakın hale getirmesi için çok zamana ihtiyacı var.

Otonom araçların ve otonom sürüş teknolojilerini kullanan yardımcı sistemlerin pazar payı, devinimsel olarak her yıl artıyor.

2- Hukuk

Otonom araçların geleceğinde önemli yer teşkil edecek hususlardan birisi de etik sorunu. Otonom araçlar ne kadar geliştirilirse gelişsin tüm araçların otonom olması çok uzun süre alacak gibi duruyor. Yani insan faktörü, uzun yıllar trafikte var olmaya devam edecek. Ayrıca otonom araçların karıştığı kaza verileri ne kadar ortalamadan daha düşük olsa da hâlâ yüksek ve güvenlik açısından alacak çok yolumuz var. Etik problemi de burada devreye giriyor. Otonom araçların karışacağı, maddi ve manevi kayıp oluşan kazalarda sorumluluk kimde olacak? Yazılımsal bir hata sebebiyle oluşacak can kayıplı bir kazada cinayet davası mı açılacak? Cinayet davası açılacaksa bu dava üretici şirketin sahibine mi açılacak, araç sistemlerinin stabilizasyonundan sorumlu ekiplere mi? Bu ve bunun gibi birçok sorunun da otonom araçların geleceğinin şekillenmesi için cevaplandırılması gerekiyor.

3- Pazar

Otonom araçların ve otonom sürüş teknolojilerini kullanan yardımcı sistemlerin pazar payı, devinimsel olarak her yıl artıyor. McKinsey&Company yaptığı pazar araştırmasında, otonom sürüş teknolojilerinin ABD’de 2035 yılına kadar 300 ila 400 milyar dolar gelir getireceğini öngörüyor. Pazar paylarında öngörülen devasa artışlar, teknoloji şirketlerini bu alanlarda Ar-Ge çalışmaları yapmaya, yatırımcıları ise bu alana yatırım yapmaya teşvik ediyor. Gelecekte otonom araçların pazardaki payı daha da artacak ve sanıyorum yavaş yavaş sürücülü araçlardan uzaklaşacağız.

Sonuç olarak, otonom sürüş teknolojileri günden güne büyük bir azimle geliştirilmeye devam ediyor. Şimdiden göz ardı edilemeyecek düzeyde sahip olduğu pazar payı ise on yıllar içinde devasa boyutlara ulaşacak. Deep Learning Metodu ile her an öğrenmeye odaklı gelişen otonom sürüş yapay zekâsı, teknolojisini her an bir saat öncesinden daha gelişmiş bir hale getirmeyi başarıyor. İnsanların güvenlik endişesi, hukuksal düzlemde fail sorunu gibi problemler de çözülmeyi bekliyor. Artık kimsenin bizzat otomobil kullanmadığı gelecek pek de uzak görünmüyor.