Kârdan faydaya sosyal girişimcilik

HABER MASASI
Abone Ol

Son 10 yılın en gündemde konularından bir tanesi girişimcilik. Özellikle gençlerin ilgisini çeken bu konu, genelde kâr amaçlı kurulan yeni oluşumların sürekli inovatif ekosistemlerle kendilerini geliştirme odaklı bir ortam oluşturuyor. Pandemi sonrasında dünyada artan para arzı ile kâr odaklı şirketlerin yanı sıra fayda odaklı girişimler de çıkmaya başladı. İşte buna sosyal girişimcilik deniyor.

Sosyal girişimcilik, bize yabancı bir konu değil aslında. Osmanlı Devleti’nden günümüze loncalarla, STK’lerle bu konu üzerinde çalışmalar yapılıyor. İlla ki duymuşsunuzdur: Osmanlıda leylekler için bile bir loncanın olduğunu. Eskiden, günümüze nispetle bu tarz oluşumlar kolay sayılabilirdi. Fakat günümüzde hiç de öyle değil. Zira bu alanlarda asıl önemli olan, bu kurumların sürekliliğini sağlanması. İşte tam bu konuda STK’lerle şirketlerin iş birliğine gitmesi gerekiyor.

Peki, nasıl oluyor da bir tarafta diğer rakipleriyle rekabet etmeye çalışırken aynı zamanda kâr etmeye çalışan bir oluşum, hiçbir kâr amacı gütmeyen, sadece toplum yararı gözeten bir toplumla ortak bir çalışma yapabiliyor? İşte burada devreye sponsorluk dediğimiz kavram giriyor. Şirketler hem kendi repütasyonlarını sağlamlaştırmak hem de promosyonlarını yapmak amacıyla STK organizasyonlarına sponsor oluyorlar. Bu sayede finansal açıdan harcama yapmalarına rağmen muhasebe anlamında hem reklam bütçesini harcamış olup hem de vergi düzenlemelerinden faydalanabiliyorlar. Kimileri şirketlerin sadece kâr odaklı oldukları için bu sponsorlukları yaptıklarını düşünüyor olsa da toplum yararı için yapılan bu atılımları desteklemek, arkasında durmak ve takdir etmek daha doğru olur.

Neden STK’lere katılmalıyız?

Belki de bu dünyada var olma sebebinizi bularak kendi yolunuzu çizmeye çok daha erken başlayacaksınız; kim bilir? Ve unutmayın, yaptığınız her ama her şey sizlere bir gün geri dönecektir.

Sivil Toplum Kuruluşu (STK), bireylerin belli bir amaç doğrultusunda birleşerek ortaya iyi ve güzel şeyler çıkarmak adına oluşturduğu sivil toplum örgütleridir. Zaten STK’nin amacı topluma faydalı ve güzel işler üretmektir. Bunun bazı istisnaları olabiliyor tabii ki. STK adı altında faaliyet gösteren toplumsal fayda sağlamayan birçok kuruluşu sizler kendiniz araştırıp bulabilirsiniz. Burada bahsederek yazımızın ahengini bozmaya gerek yok. STK’lerde genelde gönüllüler ile yürütülen bu faaliyetler, maddi bir çıkar sağlamak yerine insanların kendilerini geliştirmelerine olanak sağlıyor. Örneğin başka gönüllüler ile yapılan etkinlikler, networking, “soft skiller” üzerine yapılan faaliyetler aslında maddi kazanımlardan çok daha değerli. Genç Motto olarak şunu tavsiye ederiz. İleride şirketlere başvurduğunuzda CV’nizde bunlardan bahsetmeyi unutmayın. Zira artık, şirketlerde bu faaliyetlere çok önem veriliyor. Hem kendinizce iyilik yapıp hem de kendinize katkı sağlıyorsunuz. Sonuç olarak siz STK’ye sadece verme odaklı değil, aynı zamanda alma odaklı da katılım sağlamış oluyorsunuz.

STK’lere katılmanın en doğru zamanı lise-üniversite yılları. Zira hayatınız boyunca istediklerinizi yapabileceğiniz en geniş zamanı bu öğrenim çağında bulabileceksiniz. İlave olarak söylemeliyim k bir tohumu ne kadar erken atarsanız ileride meyvelerini o kadar erken yemeye başlarsınız. Eğer siz insanlarla tanışma, kendinizi tanıma tohumlarını erken yaşlarda atarsanız ileride bunlar için vaktinizi harcamaya gerek kalmayacak. Bu çevrelerde tanıştığınız insanların tecrübelerinden faydalanacak, kendinizi tanıyacak, insanlara faydalı olacaksınız. Belki de bu dünyada var olma sebebinizi bularak kendi yolunuzu çizmeye çok daha erken başlayacaksınız; kim bilir? Ve unutmayın, yaptığınız her ama her şey sizlere bir gün geri dönecektir.

Bu arada STK’lerde illa gönüllü olmanıza gerek yok. Organizasyonlarına ve etkinliklerine katılımcı olarak katılıp onları destekleyebilirsiniz. Bazı STK’ler ürün geliştirme yaparak ürün satışı sağlıyorlar. Onlardan satın alıp veya en basitinden onlara bağış yaparak destek olabilirsiniz. Eğer bunlar da sizin için yeterli değilse kendi derneğinizi bile kurabilirsiniz. Dernek açması her ne kadar basit bir işlem gibi görünse de sürdürülebilirlik çok önemli. Hatta eğer dernek tüzüğünüzü uygun hazırlamazsanız, toplantılarınızı vakitlice yapmazsanız maddi cezalarla kendinizi karşı karşıya bulabilirsiniz. Bu yüzden kendi derneğinizi açmadan önce başka STK ve derneklerde tecrübe edinmeyi ihmal etmeyin. Halihazırda öğrenci kulüpleri ile yapılan çalışmaları daha kurumsal hâle getirip kalkınma ajansları, AB hibeleri vb. destekler ile ulusal ve uluslararası projelere ortak olup tecrübe ya da referans projeler yapmanın yolunu açabilirsiniz.

Neden İyilik Yaparız?

STK’lere katılmanın en doğru zamanı lise-üniversite yılları.

Sürekli kendimizden, neden görev almamız gerektiğinden bahsettik. Biraz da yaptığımız fiilin arka planına bakalım. Fayda, iyilik. Neden iyilik yapılır? Bunun tek bir cevabının olması mümkün değil. Sonuçta hiçbir karşılık beklemeden bir insan neden bir fedakarlıkta bulunsun ki? Vicdani tatmin olabilir, dini beklentiler olabilir, rahatlama olabilir, maddi bir karşılık (!) olabilir. Sonuçta en önemli kısım niyet. Hiç kimsenin asıl niyetinin ne olduğunu bilemeyiz. Niyet okuması yapmaya da gerek yok.

Dönüüüp dolaşıp en başa gelelim. STK’lerin geleceği olan sosyal girişimcilik modeline. Girişimciliğin temelinde şirketi kurup “exit” yapma olayı vardır. Yani ya start-up satılır ya da halka arz edilerek kurucularına kâr bırakır. Sosyal girişimcilikte ise bu yoktur. Genelde şirketlerin fonladığı yeni start-uplar kâr amacı gütmeden kendi finansmanlarını sağlayacak ürünler geliştirirler. Bu bağlamda kendi oluşturdukları fonu da toplumun faydası için kullanmaya çalışırlar ve rekabet ortamı, onlar için pek sorun değildir. Çünkü asıl mesele kazanmak değil, birlikte kazanmaktır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki sivil toplum kuruluşları toplumun sosyal açıdan harcıdır. Bu harç sayesinde toplumlar birbirine kenetlenir. Bu sebepten her konuda büyük küçük, önemli önemsiz ayırmadan sivil toplum kuruluşları desteklenmelidir ve herkes ilgi alanına giren STK’lerin gönüllüsü olmalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının sadece var olması yetmediği gibi aktif bir şekilde çalışması, sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Ancak bu sayede toplumlar yaralarını sarabilir, problemlerini çözebilir ve geleceğe daha emin adımlarla ilerleyebilir.