En heyecanlı yeri

GÖKHAN ÖZCAN
Abone Ol

Yıllar önce izlediğim bir filmden aradan geçen onca zamana rağmen yakamı bir türlü kurtaramıyorum. 'İzlediğim' dediğime bakmayın, tam olarak izleyemedim aslında. Neden tam olarak izleyemedim ve neden beni rahat bırakmıyor? Kulağa acayip geliyor değil mi? Ben en iyisi daha fazla kafanızı karıştırmadan bu acayip hikayeyi sizlere kısaca anlatayım.

Yıllar önce bir akşam, adetim olduğu üzere yemeğin ardından çayımı alıp salonda yerimi aldım. Kanepeye kurulmadan önce televizyonu açtım. Tek kanal var o vakitler, o da siyah beyaz... Yani öyle "Kanallar arasında dolaştım, izleyecek bir şeyler aradım" filan gibi şeyler beklemeyin. Ne varsa onu izliyorsunuz. Açık oturumlar, koro ve solo şarkılar, siyah beyaz doğa belgeselleri ve şansınız yaver giderse de film... O akşam gerilimi anında size de sirayet eden fazlasıyla sürükleyici bir film var. Başladım ortasından izlemeye...

Başını kaçırdığım için ilk on dakika biraz bocalamadım değil, sonra ufak ufak hikayeyi çözmeye başladım. Çok bilinmedik bir hikaye değildi zaten. Birbirini seven iki aşık var ve onların birbirine olan sevgisini çekemediği için aralarına girmeye çalışan bir de kötü adam... Kötü adam, çevirdiği entrikalarla iki aşığı önce birbirinden ayırıyor, sonra da kavuşmamaları için aralarına engeller koyup duruyor. Biz de seyirciler olarak iki aşık ne zaman kavuşacak diye halden hale girerek yüreğimiz ağzımızda bekleyip duruyoruz.

Nihayetinde uzunca bir kaçıp kovalamacanın ardından iki aşık ve kötü adam yüksek bir binanın çatısında karşı karşıya geliyor. İki aşığın kalplerinde cihana yetecek kadar sevgi, buna karşılık kötü adamın elinde de ürkütücü bir tabanca var.

Kötü adam, son bir kötülük yaparak rolünün hakkını vermenin derdinde... Birbirine sımsıkı sarılan iki aşığı ayrılmaları için bağırarak sertçe uyarıyor. Aşıklar ayrılmayınca elindeki silahla havaya iki el ateş edip gözdağı veriyor ve silahı yeniden onlara doğrultuyor. İki aşık korkarak terasın kıyısına doğru geriliyor. Gerilim, dehşetengiz müziğin de etkisiyle tavan yapmış durumda... Kısa bir sessizliğin ardından delikanlı, hayatını kurtarabilmek için kızı geriye itip öne doğru atılıyor. Bir silah sesi duyuyoruz ama neyse ki karavana... Tamam, kötü adam hedefi tutturamıyor ama geriye doğru itilen kız da dengesini kaybedip terasın kıyısından düşeyazıyor bu arada. Buz gibi oluyoruz hepimiz.

  • Kız kıyıda düşmekle düşmemek arasında gidip geliyor. Düşmeye de daha yakın gibi... Kötü adamın yüzünde aşina olduğumuz o pis sırıtış... Delikanlı bir hamle yapıp kızı kolundan yakalamaya çalışıyor.

Sonra!

Sonrası yok!

Tam o anda elektrik kesiliyor ve şehrin tamamı karanlığa gömülüyor. Sadece birkaç dakikası kalmış film de en heyecanlı yerinde aynı karanlığın içinde kaybolup gidiyor.

Birkaç dakika olayın şokuyla orada öylece kalakaldığımı hatırlıyorum. Sonra da niye yaptığımı bilemediğim birtakım garip hareketler... Kıza ne oldu? Delikanlı onu yakalayabildi mi? Kötü adam ilave bir kötülük daha yaptı mı? Yıllardır olmadık zamanlarda zihnime üşüşen, kafamın içinde karıncalanıp duran, geceleri uykularımı kaçıran sorular bunlar!

Başını izlemediğim için film hakkında hiçbir bilgim yok, adı ne, yönetmeni kim, oyuncuları kimler? Elimde az buçuk bilgi olsa dahi devamını nereden araştıracağım? O zamanlar internet yok, google yok, filmin sonunu izleyebileceğim hiçbir mecra yok. Böyle şeylere kimse aldırmayacağı için sorup soruşturabileceğim kimse de yok.

Yani anlayacağınız, yıllardır şu alemde başı ve sonu olmayan bir filmin gelişen ama sonuca bağlanamayan ortası ile yapayalnızım!

Ne acayip değil mi?

Ama size acayip olduğunu en başta söylemiştim!