Dünyalık olmayan işler

HABER MASASI
Abone Ol

Gogol’un Paltosunu Diken Dükkan Puşkin’in Dükkanı

Muhabir: Merhaba ağabey, hoş geldin. Öncelikle röportaj için teşekkür ederim.

Gogol: Hoş buldum Esra, ben teşekkür ederim.

Muhabir: Ağabey yalnız senin ekran kapalı sol alttaki ayarlar bölümünden açabilir misin?

Gogol: Ben kamerayı açmasam olur mu?

Muhabir: Neden?

Gogol: Bilgisayarın kamerası geçen hata verdi. Servise gönderecektim ancak unuttum. Bu seferlik böyle olsun. Ben zaten pek anlamıyorum ama sizin kuşağın arası epey iyiymiş teknolojik aletlerle. Bu arada yeni bir hastalık çıkmış. Hatta evlere kapanmışsınız. Bu süreçte teknolojinin imkanlarından ziyadesiyle faydalanmışsınız öyle mi?

Muhabir: Lise ve üniversite yıllarınıza sirayet eden dış görünüşle olan kavganız belli bir süre sonra geçer sanmıştım. Yoksa kamera bu işin bahanesi mi? Hem siz değil miydiniz ‘’Çarpık bir buruna değil, sakat ve sahte ruha gülelim’’ diyen. Ben çok da maddeci değilim be ağabey, senin güzel gönlün için bağlandık. Kamera hata veriyor diyorsan kalsın. Bu arada evet, dünyayı bir virüs sardı. Başta eğitim olmak üzere birçok alanda işler böyle bilgisayar ve görüntülü programlar üzerinden oluyor. Sonumuz hayır olsun inşallah.

Gogol: Her neyse bak ne diyeceğim geçen izlediğim bir filmde şöyle bir söz duydum ‘’Lise, üniversite derken hayatımızın bazı yıllarını, hiçbir ortak yanımızın olmadığı rastgele seçilmiş insanlardan oluşan gruplarla yaşamaya zorlanıyoruz. Tam bir kabus.’’ İşte tam anlamıyla benim hayatım dedim. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Muhabir: Anlıyorum. Öyleyse bu konuda seni daha fazla incitmeden diğer bir soruya geçiyorum. Eserlerinde günlük dili mizah ile perçinlemen ön plana çıkmana vesile olmuş. Dostun Puşkin’in de desteği ile edebiyat camiasına giriş yapmışsın. Bu konuda neler söylemek istersin?

Gogol: İnsanların uğradıkları haksızlıkları ve hayatın acımasızlığıyla çekilmez olan bu yaşamı ancak kederli bir gülümsemenin ardına gizleyebilirdim. Yapabildiysek ne âlâ. Sevgili dostum Puşkin’in yeri bende çok ayrı. Doğrudur çok desteğini gördüm. Yazmaya hevesli gençlere bu yolda yürüyüp belli bir ivme kazanan büyüklerinin olumlu dönüşleri ve yardımları çok kıymetli. Kendisi de az evvel buradaydı. Selamı var.

Muhabir: Aleyküm selam ağabey, sen de bizden selam söyle. Ölü Canlar adlı eserinde ‘’Kilise artık doldu iğne atsan yere düşmez derler, belediye başkanı gelir, hemen yer bulunur,’’ demişsin. Bu sözlerin döneme yapılan güzel eleştiriler ancak senden sonra da dünya pek değişmedi, bilmek istersen…

Gogol: Doğru, böyle adamlar her daim yer bulur. Aslında mühim olmayan adamların çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar her daim var olmuştur, belki de mesele belediye başkanın çok daha ötesindedir. Ayrıca çarklar böyle işler Esra. Büyük balık küçük balığı daima yutar. Rusya’ da eseri kendi çıkarına ters bulan herkes beni eleştirmeyi bir marifet olarak gördü. Çünkü bu gerçeklik yüksek zümrenin hoşuna gitmedi. Ama bu böyledir güçlünün zayıfı ezdiği savaş dünyada her daim devam edecek ve bizim gibi sessiz kalıp köşesine çekilenler için aynı şekilde sürüp gidecektir. Dünyada bir sürü saçma şey oluyor. Bazen hiçbir şey gerçek değilmiş gibi geliyor. Gerçi bu, insanoğlunun olduğu her yerde böyledir. Nihayetinde o eser çok defa sansüre uğradı. Artık benim açımdan bir önemi yok çünkü benim savaşım bitti. Bir iz bırakabildiysem o bana yeter. Benden sonra bu mücadeleyi devam ettirecek ve asla pes etmeyecek olanlar siz gençlersiniz. Ben dünyayı değiştirebileceğimize inanmaktan hiç vazgeçmedim. Siz de vazgeçmeyin.

Muhabir: Mahvettin beni be ağabey. İnşallah diyelim. Öyleyse malum soruyu soruyorum. Gogol’un paltosunu diken dükkan Puşkin’in dükkanı diyebilir miyiz?

Gogol: …

Muhabir: Ağabey sesin gelmiyor, mikrofonu kapatmışsın. Sol alt köşeden açabilir misin?

Gogol: Esra, duygulandım biraz, onun için mikrofonu kapattım. Elbette diyebiliriz. Başka türlüsünü söylemek mümkün mü? Hazır sen sormuşken söyleyeyim. Dikkatimi çekti de benim palto sizin ülkeye kadar gelmiş. Hatta Sabahattin ve Oğuz da nasiplerini almış, eserlerinde kullanmışlar. Kürk Mantolu Madonna ve Beyaz Paltolu Adam adlı eserlerinde.

Muhabir: Aaa! Evet, Sabahattin Ali ve Oğuz Atay.

Gogol: Sorular peş peşe gelip konu konuyu açınca sormayı unuttum. Sen neler yapıyorsun? Yazdığını duydum gönderirsen okumak isterim.

Muhabir: Teşekkür ederim ağabey, tabii ki gönderirim. Yorumlarınız benim için çok kıymetli. Yazdığımı duyunca ‘"‘’Mutlaka ek bir iş bul, yoksa aç kalırsın.’’ dedikleri için bunu bazı ortamlarda söylemiyorum.

Gogol: Unutma, başkalarının gözünde önemsiz olanı önemli sayan insanlar her zaman bulunur.

Muhabir: Unutmam. Peki, Kudüs’e gittiğin ve Müslüman olduğun söyleniyor?

Gogol: Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz derler. Bunun cevabını elbet mizanda göreceğiz. İman ettiğini varsayıp edememiş olmak da var bu hayatta…

Muhabir: Ne diyebilirim ki. Yine çok haklısın. İzninle diğer soruya geçiyorum. Soyadın eski Türkçe ve diğer dillerde, ‘’gök rengi’’ anlamına gelen, ‘’gögöl, gögül’’sözcükleriyle anlam bakımından benzetilmiş. Soyadının anlamı nedir?

Gogol: Şaşırdım ben de ilk defa duydum açıkçası. Ancak, soyadımın nereden geldiğini bilmiyorum. Bu arada senin soyadın da güzelmiş.

Muhabir: Teşekkür ederim. Eserlerinizi oluştururken insanların ruh hallerini gözlemleyerek onların zihinlerini okumaya mı çalışıyorsunuz? Oluştururken en çok zorlandığınız karakter hangisiydi?

Gogol: Ne kadar gözlemlesen de bir insanın ruhuna süzülüp içinden geçenleri ve düşündüğü her şeyi öğrenmek olanaksızdır. Benimki asıl ışığın yanında gölge oyunlarıyla oyalanmak gibi… Karakterlerimin hiçbiri kolay doğmadı. Bu sebeple seçim yapamıyorum. Bu arada bana bir bildirim geldi ama ne olduğunu anlayamadım. Sen anladın mı?

Muhabir: Evet ağabey, süre kırk dakikayı aştığı için görüntülü görüşmeyi sonlandırma bildirimi gönderiliyor. O halde ekran kapanmadan görüşmeyi sonlandıralım istersen. Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Gogol: Rica ederim Esra, asıl ben teşekkür ederim. Her zaman söylerim: "Tatlı bir sohbet yemeklerin en iyisinden de daha iyidir." Bilhassa gençlere naçizane birkaç tavsiyem var. Siz gençliğin o pembe yıllarından çıkarak olgunluk yaşının çetin yoluna düştüğünüzde, insancıl duygularınızı da yanınıza alıp götürün, yoksa bunları artık bulamazsınız. Vaktinizi güzel değerlendirin, bol bol okuyun. Kimseyi kırmadan incitmeden gök kubbede hoş bir sada bırakabilmek için çalışın.

Esra Cihanbey