Doğru yerde, doğru adımlar atmak

NAZİF MENTEŞ
Abone Ol

Televizyonu yahut YouTube’u açan biri mutlaka onun en az bir işiyle karşılaşmıştır. Onun fenomen haline getirdiği dizilerden biri mutlaka “favorilerinizden” biri olmuştur. En ünlü oyuncuların onun planlamasıyla bir araya geldiğini bilenlerin sayısı bilmeyenlerin sayısından fazla olabilir. Ancak bu yazı sonrası; tanıyan tanımayan herkes gerçek bir girişimci profiliyle karşılaşmış olacak. Kerem Çatay’dan bahsediyorum.

Kerem Çatay.

Ömrünün henüz çeyrek asrındayken bir yapım şirketi kurdu. Bu hamlenin bu kadar kısa süre içerisinde Türk dizi ve sinema sektörünü baştan sona değiştireceğini o da bilmiyordu. Ancak her girişimcinin atması gereken adımlardan birini atmaktan geri durmamıştı. Sektörü gayet iyi araştırmış, neye ihtiyaç duyulabileceğini apaçık belirlemişti. İlk projesinde istediği başarıyı elde edemedi. Planladığı ilk işi birçok anlamda sınıfta kalmıştı ve burada yine bir girişimci adımına ihtiyacı vardı: Yanlışları düzeltip yeni denemeler yapmak. Bu adımı attıktan sonra her şey bir anda değişti. Sırasıyla birçok farklı iş ile Türkiye’nin en başarılı yapımcılarından birine dönüştü. Öyle diziler yaptı ki Türkiye’de yayın günlerinde televizyon açan 10 kişiden 6’sı yalnızca Kerem Çatay’ın işlerini izliyordu. Edebiyat uyarlamaları başta olmak üzere çok sayıda imza işle sektörün efsanelerinden birine dönüştü. 2008’e gelindiğinde hikaye yavaş yavaş netleşiyordu. Çatay, 33.8 milyon liralık bir ciroyla yapımcı şirketler arasında zirveye ulaşmayı başardı. Sektörde herkes onu konuşuyor, yeni projesinin ne olacağı merakla bekleniyordu. Sadece izleyiciler değil; oyunculardan yönetmenlere, set çalışanlarından diğer paydaşlara kadar herkes Çatay ve ekibinin adımlarını kelimenin tam anlamıyla takip etmeye başladı. Kerem Çatay ise tutan formülleri not alıyor ve bu formüller üzerinden yeni formüller inşa etmeye çalışıyordu. Artık, söz konusu alanda zirveyi temsil eden bir markaya sahipti ve marka doğru şartlarla doğru biçimde yönetilmeliydi. Çatay’ın alametifarikası bana göre tam da bu noktada başladı. Yani, başarı merdivenlerini tırmanmak yeterince zor iken bu merdivenin üst basamaklarında kaygan zemin ve zorlayıcı koşullar da olabildiğince artıyor. Kerem Çatay, bu artıştan hiç etkilenmedi. Olduğu yerde saymak onun için mümkün olamazdı. Her yeni projesine, bir önceki projede iyi giden detayları yeniden adapte etti. Bu detaylar bazen oyuncu kadrosunda, bazen çekim tekniğinde, bazense mekanlarda karşımıza çıkıyordu. Ancak o, bir şekilde neyin iyi, neyin kötü olduğuna karar veriyor; kararını verdikten sonra da kararlılıkla çalışmaya devam ediyordu. İçerde gibi konsept ve her bölümü reyting listelerinde açık ara birinci olan bir diziyi gereksiz yere uzatmayı hiç düşünmedi. Onun için dizi, 39 bölüm sürmeliydi ve o kadar sürdü. Kanalın ve reklam verenlerin türlü ısrarlarına rağmen asla kararını değiştirmedi. Daha fazla para yahut daha fazla izlenirlik için kalitesinden ödün vermedi. Çatay, bu hamlesi sayesinde yüzlerce bölümlük bir dizinin de temellerini atmış oldu. Yani, doğru adımı doğru zamanda atmak gibi kolay görünen ancak oldukça zor olan bir eylemi bir çırpıda gerçekleştirmesi onun “kendine has” özelliğine dönüştü. Bugün, dizi ve film sektöründe Çatay yapıyorsa, o iş iyidir gibi bir düşüncenin var olmasının altında da bu “açgözlü olmama” hali yatıyor olabilir. Muadil şirketlerin yalnızca para ve daha fazla bilinirlik kaygısıyla çok iyi başlayan çok sayıda işi “kötü noktalara” getirdiğini gözlemlemesi, Çatay için kırılma anlarından biri olarak değerlendirilebilir. Bu da, hemen her yazımızda söylediğimiz gibi, bir girişimcinin birkaç adım sonrasını hesaplama gerekliliğine dair not alınması gereken hususlardan biri. Kısa süreli kazanımlar için orta ve uzun vadeli yatırım planlarını ortadan kaldırmak yahut kaliteden ödün vermek çok sayıda girişimci için “sonun başlangıcı”na tekabül ediyor. Bu noktada, bir yol haritası çizmenin ne kadar önemli olduğunu ve haritaya sadık kalmanın yolu kaybetmemek için ne kadar kilit bir rol üstlendiğini bir kez daha net biçimde görmüş oluyoruz. Çatay, onun için avantajlı görünen çok sayıda iş ortaklığı teklifini de tam olarak bu sebepten geri çevirmeyi bildi. Yani başarısız olma ihtimalinden değil, kötü anılma ihtimalinden korktu. Bugün yalnızca birkaç bölüm sürüp biten diziler yapmış bir profil olsa da sektörde adı en sık anılan ve en çok övgü alan isimlerin başında o geliyor. Yani asıl maharet; başarısız olmamak değil, doğru anılmak için doğru adımlar atmak diyebiliriz...