Doğru bölümü/mesleği seçme ve geleceğe yön verme rehberi

EMİRHAN ÜNAL
Abone Ol

Genç Motto dergisi olarak sınavlarda başarıya ulaşabilmeniz umuduyla geleceğe dair soru işaretlerini azaltmak adına detaylı bir rehber hazırladık. Bu rehber sayesinde kendinize en uygun üniversiteyi ve bölümü bulabilmeniz dileğiyle.

Haziran ayı demek, yazın başlangıcı demek olsa da son sınıf öğrencileri için durum biraz farklı. Onlar için hem stres hem de rahatlığın bir arada bulunduğu bu ayda uzun zamandır hazırlandıkları sınav kendilerini bekliyor. Gelin, en çok sorulan sorulara kısa, öz ve faydalı yanıtlar arayarak ilerleyelim.

Hangi bölümü, hangi üniversiteyi tercih etmeliyim?

Milyonlarca gencin zihnini meşgul eden bu soruya tek bir cevap vermek maalesef mümkün değil. Bölüm ve üniversite seçimi, birçok değişkene bağlı karmaşık bir süreç. Biz de yazımızda, bu önemli kararı vermenize yardımcı olacak şekilde farklı alt başlıklar altında konuyu inceleyeceğiz.

Koşul 1: İdealist birisiyim. Kesinlikle bu mesleği yapacağım. Ne istediğimi biliyorum.

Eğer bu cümleler sizin ağzınızdan çıkmış gibi hissediyorsanız, yapacağınız mesleğin bulunduğu bölümü seçin. İlgili mesleği yapan bölümleri listeleyin ve o eğitimle alakalı hangi üniversite en iyi eğitimi veriyorsa, güçlü bir akademik kadroya sahipse o üniversiteyi tercih etmeye çalışın. Mutlaka ama mutlaka yapmak istediğiniz meslekle ilgili iş imkânlarının hangi şehirde olduğunu araştırın ve o “network”e dâhil olmaya çalışın. Ne istediğinizi bildiğiniz farz ederek sizin için önemli olan, o meslek hakkındaki en iyi bilgileri ulaşmak olacaktır. Bu yüzden üniversiteden ziyade bölümü tercih etmek bu alan için en iyisi.

Koşul 2: Özel sektörde kariyer yapmak istiyorum.

Birçok gencimiz, hâlâ kendini tanıma aşamasında.

Kariyer yapmak ne demek? Büyük firmalarda beyaz yaka olarak birçok farklı görev dağılımında kendinize yer bularak nispeten iyi bir maaşla hayatınızı sürdürmeye devam etmek demek. Kariyer basamaklarını tırmanırken en alt pozisyondan girip şef, müdür vb. terfilerle alanında en iyisi olmaya çalışmak demek. Bu alanda ilerlemek isteyen kişiler için en önemli faktör, şehir ve üniversitenin ismi olacaktır. Bu alanda en önemli konu, bölümden ziyade üniversite olarak karşımıza çıkıyor.

Kariyer olanakları, genellikle büyük şehirler gibi iş imkânlarının ve büyük firmaların bulunduğu şehirlerde mevcut. Bunun yanı sıra kariyer basamaklarını tırmanırken, aynı üniversiteden mezun olunan insanların da desteği bir o kadar önemli. Bu yüzden iş dünyasında tanınmış üniversitelere gitmek, en azından büyük firmaların bulunduğu şehirlerde onlara yakın bulunmak büyük önem taşıyor.

Örneğin İstanbul Üniversitesi’nde iki yıllık işletme mi yoksa bir Anadolu şehrinde dört yıllık iktisadi ve idari bilimler fakültesi mi? Bu tür bir soruya, İstanbul’daki iki yıllık işletme daha ağır basıyor derim. Hem iş olanakları hem de şehrin içerisinde bulunduğu için insana katacakları sayesinde kariyer anlamında daha öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, okulun sosyal imkânları da çok önemli. Okulda bulunan kulüpler sayesinde farklı bölümlerdeki insanlarla bir araya gelerek onlarla tanışmalı ve “network” çapınızı artırmalısınız. Bu yüzden okulu tercih ederken, aynı zamanda sosyal imkânlarına da önem vermelisiniz.

Koşul 3: Kendimi tanımıyorum bile. Ne iş olursa yaparım!

Kendinizi bu kategoriye konumlandırıyorsanız aşırı tedirgin olmanıza gerek yok. Çünkü yalnız değilsiniz. Birçok gencimiz, hâlâ kendini tanıma aşamasında. Bu yüzden gelin beraber kendimizi nasıl daha fazla tanıyabiliriz ve bunu üniversite seçimine nasıl uyarlayabiliriz sorusuna bakalım. Yetenek ve ilgi, burada önümüze çıkan iki ana tanıma kavramı. İkisi birbiriyle çok karıştırılsa da büyük farkları var aslında. Yetenek, bir konuda kendinizde iyi gördüğünüz bir vasıf olarak tanımlanırken; ilgi ise yönelmek istediğiniz yerleri ifade ediyor. Mesela insanlarla tanışmaya meyilliyseniz ve bunu iyi yaptığınızı düşünüyorsanız; bu alana ilginiz değil, yeteneğiniz vardır. Aynı şekilde tıbbi bilgilere azalmayan bir merakınız varsa yetenekli bir doktordan ziyade tıbba ilgili bir adaysınız demektir.

Bunun yanı sıra, kendinizi tanımak için hobiler edinebilirsiniz veya “Enneagram Mizaç Envanteri” testini yapabilirsiniz. Bu şekilde kendinizin nasıl birisi olduğunuzu tanıyacak ve hangi alanlarda güçlü olduğunuzun farkına varacaksınızdır. Unutmayın, en önemli meziyet kendini bilmekten geçer. Yunus Emre’nin şu dizeleri pekâlâ yol göstericimiz olabilir:

İlim ilim bilmektir,

ilim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır?

Peki, gelecekte bizi ne bekliyor?

Her ne kadar gelecek öngörülemez olsa da bazı gelişmeler, bize bölümlerin ve mesleklerin gidişatı hakkında uyarılar ve öngörüler verebiliyor. Özellikle yapay zekânın da gelişmesiyle birçok meslek yok olacak ve farklı iş alanları açılacak. Negatiften başlayıp pozitife doğru devam edelim.

Hangi meslekler yapay zekânın etkisi alanına girecek?

Kısa cevap, hepsi. Evet, distopik gibi gözükse de her alanda yapay zekâyı göreceğiz. Pek çok işin üstesinden gelecek olan yapay zekâ nedeniyle bu alanlarda istihdam oranları ciddi şekilde düşecek. Peki, özellikle hangi alanlarda bizi olumsuz şartlar bekliyor:

• Ofis, beyaz yaka işleri

• Müşteri hizmetleri

• Hukuk işlemleri

• Üretim işleri

Bunların yanı sıra, yazılımcıların da iş alanının tehdit altında olduğunu unutmamak gerek. Her ne kadar hâlen revaç olsa da yazılım alanı için de ciddi tehlikeler kapıda.

Durun durun! Hemen gemileri yakmaya gerek yok. Her ne kadar meslekler yeni teknolojik gelişmelerden etkilenecek olsa da yeni alanlarda birçok açılmalar olacak. Bunlardan ilki, operatörlük. Diğer bir deyişle prompt mühendisliği. İleriki süreçlerde bu alanlarda yapay zekâyı en iyi şekilde yönetebilecek komut mühendisleri için iyi bir iş alanı gözüküyor.

Öte yandan gelişen teknoloji, beraberinde yalnızlığı da getiriyor. Bu da hâliyle psikolojik sorunları artırırken, psikologlara olan ihtiyacı da yükseltiyor. Bu yüzden psikoloji alanında da iş imkânları olacaktır.

Değeri artan ve artmaya devam edecek olan işlere gelirsek, ustalık gerektiren işleri dikkate alabiliriz. Kombicisinden sanayi ustasına kadar beceri gerektiren her işe gün geçtikçe talep artıyor. Müşteriye özel çözümler gerektiren bu süreçleri takip eden ustaların yerini yapay zekânın alması çok çok zor görünüyor. Bu konu hakkında, Serdar Kuzuloğlu’nun “Kombici” başlıklı videosunu izlemenizi tavsiye ederim.

Sınavlarda istediği sonucu alamayan birçok öğrenci, “mezuna kalmayı” düşünüyor. Bu, ciddi ciddi düşünülmesi gerekilen bir konu.

Türkiye bana yetmiyor. Yurtdışında okumak istiyorum!

Bu cümle, her ne kadar masal kadar güzel gözükse de arka planda birçok farklı olumsuzluk barındırıyor. Bunlardan birincisi, lisans eğitiminde yurt içi ve yurt dışı farkı, öyle düşünüldüğü gibi büyük boyutlarda olmuyor. Yani Türkiye’de aldığınız bir lisans eğitiminin yurt dışındaki bir eğitimden farkı yok. Eğer çok istiyorsanız lisansüstü eğitiminiz için yurt dışına çıkabilir ve vizyonunuzu genişletebilirsiniz.

Yeri gelmişken ana dilde eğitim de çok önemli bir konu. Hem insanın kendisini ifade etmesi hem de tüm içerikleri anlaması konusunda ana dil paha biçilemez bir rol oynuyor. Bu yüzden ana dildeki eğitimin tercih edilmesi gerektiğini savunuyorum.

Not: Yazarın öznel düşüncesi olan bu paragraf, aynı zamanda Türkiye’deki üniversitelerde de ana dilde eğitim verilmesi gerektiğini savunuyor. Eğitim, İngilizce destekli bir müfredat olarak devam etmeli. Fakat bazı programların tümüyle İngilizce olması nedeniyle birçok olumsuzluk da yaşanıyor. İngilizce bilmenin çok önemli olduğunu düşünen yazar, sadece eğitimin ana dilde olması gerektiğini; ayrıca her bireyin mutlaka iyi derecede İngilizce bilmesi gerektiğini de düşüncelerine ekliyor).

Fikir yürütmeye devam edelim. Yurt dışında birçok basit ihtiyacınızdan feragat edebiliyorsunuz. Örneğin evinizde çamaşır makinesi bile lüks hâline gelebiliyor. Barınma problemleri ise tüm dünyada var olmaya devam ediyor. Şehre uzak yerlerde, hatta kötü koşullar altında konaklamak zorunda kalabilirsiniz. Ülkemizde de barınma problemi olsa dahi, Kredi ve Yurtlar Kurumu ve birçok özel yurt sayesinde öğrencilerin barınma ihtiyaçları çözülebiliyor.

Son bir çıkış: Mezuna kalmak

Sınavlarda istediği sonucu alamayan birçok öğrenci, “mezuna kalmayı” düşünüyor. Bu, ciddi ciddi düşünülmesi gerekilen bir konu. Bu kavramı bilmeyenler için kısa bir tanımlama yapalım. Mezuna kalmak, 12. Sınıf YKS öğrencilerinin TYT ya da AYT sınavlarındaki sonuçlarının beklentilerini karşılamaması sonucu sınava tekrar hazırlanmak istemeleri durumudur. Sizin için en uygun olanı Koşul 1 ise mezuna kalmayı gündeminize alabilirsiniz. Fakat Koşul 2 ve Koşul 3 için üniversite tercihi daha önemli olacaktır. Bunun için gerekirse ilgili üniversitenin herhangi bir bölümü de tercih edilebilir. Yine seçim tercihinin öğrenciye ait olduğu bu süreçte, bir sene daha sınava hazırlanmanın, tüm arkadaşlarınız üniversitedeyken sizin ders çalışmanızın verdiği burukluğun stresini göz ardı etmemeniz gerekir. Umarız mezuna kalmanıza gerek kalmaz. Bir de bir üniversiteye yerleştiğiniz zaman bir sonraki sene ortalama başarı puanınızın (OBP) düşürüldüğünü unutmayın ve ona göre planlamanızı yapın. Hepinize şimdiden sınavlarda başarılar diliyorum. Üniversitelerde görüşmek üzere!