Dijital gelecekte insan kalmak mümkün olabilecek mi?
Teknoloji, artık insanı kullanıyor. Yeni dijital dünya, kendisine 7/24 bağlı insanları çok seviyor. Böylesi bir çağa ayak uydurmaya çalışırken aynı zamanda gençlerimizin kendilerini koruması gerektiğine dikkat çekmemiz gerekiyor.
Farkında mısınız bilmiyorum ama yeni dijital dünyada artık siz data sağladıkça kıymetlisiniz. Nasıl ki dün tükettikçe kıymetliydik, şimdi ise veri sağladıkça kıymetli olacağız. O nedenle bu dünyaya karşı biraz uyanık olmak lazım. Manipülasyona en açık olduğumuz devirde yaşıyor olabiliriz. Ama cesaretle hareket edersek bu teknoloji aynı zamanda en büyük müttefikimiz olabilir.
Teknoloji bizi yönlendiriyor
Gelişen teknolojiler sayesinde dijital tüm hareketlerimiz, dikkatle takip ediliyor. Teknoloji son kullanıcı olarak bize, “gel gel” yapıyor. Bize bildirimler gönderiyor, bizi yönlendiriyor. Bize neyi düşünmemiz, neyi düşünmememiz gerektiğini söylüyor. Her taraftan veri elde edebileceğimiz bir çağda, bizi kendisinin söylediklerine inanmaya mecbur ve mahkûm ediyor. Peki neden? Bunu kötücül uzaylılar mı yaptı? Elbette ki hayır… Teknoloji, bugün maalesef tamamen en temelde para kazanma amacıyla tasarlandı. Kapitalist sistemin otomatik bir sonucu bu… Para kazanmak için de ne yapacaksınız, müşteriyi paraya çevirmenin bir yolunu bulacaksınız. Bunun için 1900’lü yılların başından beri insanların zaafları çok iyi çalışılıyor. Psikoloji âleminde edinilen bilginin büyük bir kısmı, önce farklı tekniklerin sonra da teknolojilerin geliştirilmesine vesile oldu.
İnsan kalabilmenin ilk şartı
Diğer yandan şu önemli tespiti de yapmamızda yarar var: İnsanın fikir değiştirmesi ve kendisini değişen şartlara adapte etmek amacıyla güncellemesi muhteşem bir şeydir. Ancak yeni dijital dünyaya karşı temkinli olmak şartıyla... Çünkü bu fikir değiştirebilme becerisini, zihin zaafları üzerinden çok ustaca kullanan yeni bir dijital dünyayla karşı karşıyayız. Bu yeni dijital dünya için ben de biraz endişeliyim. Özellikle de insanlığın geleceği ve insan kalabilme meselesi konusunda... Yeni dünya tamamen dijitalleşmiş, insanın faydası için yapılıyor gibi gözüken bir sürü teknolojik inovasyon içerecek. Ama burada “cesur insan” olabilmek, insan kalabilmenin için şart olacak. Bunun da ilk şartı, durabilmekten geçiyor. Yani eğer bu devirde hiçbir bildirime kulak asmayacak şekilde beş dakika olsun, bir saat olsun durabiliyorsak, kendi zihnimizle baş başa kalıp uğraşabileceğimiz bir şeyler bulabiliyorsak bu sistemin tekerindeki en büyük çomak biz oluyoruz.
Bizi biz yapan o küçük ilişkiler
İnsanı insana yabancılaştıran, ilişkilerimizin anlamsızlaştıran yeni dijital dünya sürecinde, sosyalleşmenin önemini ve kıymetini daha iyi anladığımızı düşünüyorum. Pandemi döneminde bir gün Bağdat Caddesi'nde yürürken bomboş kafeleri gördüğümde, bir anda geyik muhabbetlerinin ne işe yaradığını tekrar bir yıldırım çarpması ile anladım. İnsanı gerçekten insan yapan şey o konuşmalar, o küçük ilişkiler… Bizi gerçekten bir süper organizma hâlinde senkronize tutan şey o iletişim biçimi. Bu kaybolduğu zaman başı kesik tavuk gibi dağılıyoruz.
Gerçek sosyal yaşam en önemli can simidimiz
Dijital manipülasyonu en fazla kolaylaştıracak şey, dijital dünyada uzun süre yalnız başınıza kalmaktır. Yani sanal ortamda arkadaşlarınız, Instagram takipçileriniz kim olursa olsun orada yalnız başınasınız ve bu en büyük tehlike. Dolayısıyla gerçek bir sosyal yaşam, bizim hâlâ çok uzak bir geleceğe kadar da en önemli can simidimiz bana sorarsanız.
Yeni dijital dünyada sosyal medya kadar endişemizi artıran, insani yönlerimizi tehdit eden bir unsur daha var: Yapay zekâ. Pek çok mesleği tehdit ettiği ileri sürülen bu unsur, özetlenmiş veri sunan yapıya dönüşmelidir. Örneğin sinir bilimi alanında, normal bir insanın literatürü takip edebilmesi mümkün değildir. Geçmişte bilimsel bilgiyi araştırmacılar için özetleyen kuruluşlar vardı. Sonra insan aradan çıktı ve şimdi bunlar yazılımlara dönüştü. Bu noktada yapay zekâdan şöyle bir beklentim var: Yapay zekâyı akıllıca kullanabilirsek üretilen bilimsel bilgiyi canlı olarak anlık takip edip, birikmiş diğer bilgilerimizle beraber sorduğumuz sorulara anlamlı cevaplar verecek şekilde örüntüler üreten ve bize özetlenmiş veriyi sunan bir yapıya dönüşmek zorunda.
İnsan - makine birlikteliği üzerine
Senelerdir beyin, davranış, psikoloji alanında öğrendiklerimi herkese anlayacakları şekilde, onların dilinde anlatmaya çalışıyorum. Yakın gelecekte birçok alanda bilgi sahibi olmak isteyen bilginler, yapay zekâ algoritmaları olacak. Tabii ki bu insanlar önceden iyi çalışmış, okumuş, dersini, ödevini yapmış ve o alanların jargonuna hâkim insanlar olacaklar. Sonra bu devasa veri denizi içerisinde özetlemeler yapan, özetleme yaptıkça da bu işte daha iyi maharetli hale gelen yapay zekâlarla birlikte verimli bir insan ve makine birlikteliğinin örneğini oluşturabilirler. O zaman ne olur? Yeni bilginler ortaya çıkabilir ve yetişebilir. Bunun gerçekleşmesi mümkün olduğu için bu konuya uzak bakmıyorum ama bir yapay zekâ yardımı olmadan zor gözüküyor.
Ülkeler nöroteknolojiye yatırım yapmalı
Dünyada vizyoner ülkelerin öncelikle nöroteknolojiyi öğrenmesi ve nöroteknoloji alanına yatırım yapması gerekiyor. Elon Musk’ın bugün fragmanını verdiği sinir sistemi, yani insan beyni ile teknolojiyi birleştirecek uygulamalar geleceğin dünyasını şekillendirecek. Bu uygulamaları ve donanımları kim üretirse verinin yeni imparatorları da onlar olacaklar.