Çekiyorum, çekiyorum, çektim!
Kodak adını çoğumuz biliriz. Elde taşınabilir ilk fotoğraf makinesini üreten ve 1888 yılında George Eastman tarafından kurulmuş olan ABD’li bir şirket. Eastman, bugünün teknolojisine ilham veren bu buluşu şu şekilde tanıtmıştı: “Sen sadece düğmeye bas, gerisini biz hallederiz”. Daha sonra Alman Leica firmasının mucidi Oskar Barnack, ilk kompakt fotoğraf makinelerini geliştirdi ve fotoğrafçılık tüm dünyada yaygınlaşmaya başladı.
Zamanla filmli analog (SLR) makinelerin yerini, sensörlü ve aynalı (DSLR) makineler aldı. Aynalı makineler de yerini, elektronik donanımlı aynasız makinelere bırakmaya başladı. Akıllı telefonlar fotoğraf makinelerinin yerini doldurur mu, bilinmez ama çoğu koşulda güçlü bir rakip oldukları yadsınamaz bir gerçek.
Sosyal medya çağı ve mobil fotoğrafçılık, teknolojinin hızlı gelişimden eş zamanlı olarak etkilendi. İlk akıllı telefonlar 1994 yılı itibariyle piyasaya sürülmüş olsa da dâhili kameraya sahip olanlar 2000’li yıllardan sonra hızlı bir dönüşüme girdi. Günümüz telefonları üstün kameralarıyla bir fotoğraf makinesinin neredeyse tüm özelliklerini sunarken diğer yapay zekâ özellikleriyle asistanımız gibi çalışıyor.
Akıllı telefonları birbirinden ayıran en temel özellik, yapay zekâya kimlik kazandıran yazılımlar ve işlem güçleridir. Sosyal medyanın popüler olması, mobil fotoğraf ve video çekimlerinde daha etkili paylaşımlar yapma gerekliliğini beraberinde getirdi. Bu gereklilik, hem telefon üreticilerini daha üstün teknoloijler kullanmaya hem de uygulama geliştiricilerini pratik yazılımlar üretmeye yöneltti. Yüksek çözünürlüklü fotoğraflar, düşük ışıkta yüksek performans, portre gibi farklı çekim modları, 4K veya 8K çözünürlüklü video özellikleri, hızlı otomatik netleme, yakınlaştırma özelliği, kamerayı manuel yönetebildiğimiz PRO menüsü gibi birçok olanak sunuluyor.
Mobil fotoğrafçılığın gelişimi sayesinde sosyal etkiye sahip birçok “internet ünlüsü”, bilinen markaların elçiliğini üstlenerek, “influencer” gibi yeni mesleklere öncülük etti. Online satış veya turizm gibi sektörlerde boy gösteren fenomenler sayesinde, “ünlü” kavramı yeniden şekillendi.
Mobil telefon kameraları fotoğraf makinelerinin birçok özelliğini taklit ediyor olsa da yetersiz kaldığı koşullar oluyor elbette. Fotoğrafın en önemli kriteri “yeterli ışık”tır. Bu yeterliliği bize donanım içerisinde bulunan sensör sağlamaktadır. Sensör boyutu büyüdükçe, fotoğraftaki keskinlik kalitesi artar. O nedenle telefon kameralarının sensörü ile fotoğraf makinelerinin sensörleri kıyaslanamaz. Yine de genel ve ürün satıcıları gibi mesleklerini sosyal medya üzerinden yürüten kullanıcılar için telefon kameraları yeterli gelebiliyor.
Peki en iyi marka telefona sahip olmak yeterli mi? Hayır. En iyi özelliklere sahip telefonla çekim yapmak, sizi iyi bir fotoğrafçı veya görsel hikâye anlatıcısı yapmaz. İyi bir görsel hikâye anlatıcısı olabilmek için fotoğraf çekmenin temel püf noktalarını bilmeniz gerekir.
Akıllı Telefonla İyi Fotoğraf Çekmenin Püf Noktaları
-Bol ışıklı ortamlarda çekim yapın. Telefonların kamera sensörü küçük olduğundan, düşük ışık koşulları net görüntüler veremeyebilir.
-Netlemeyi ve ışık parlaklığı ayarını, ekrana dokunarak yapın.
-Kamera özelliklerini iyi öğrenin. Bu sayede daha yaratıcı fikirler üretebilirsiniz.
-Sahnedeki konuları göze hoş gelecek şekilde düzenleyin. İyi bir görsel hikâye, güçlü bir kompozisyonla anlatılabilir.
-“Üçte Bir Kuralı” fotoğrafçılıkta en çok kullanılan tekniklerden biridir. Bu teknikte konumuzu, fotoğrafın 3 yatay ve 3 dikey çizginin kesiştiği noktalardan birine veya üst ya da yatay çizgiye yerleştiririz. Bu çizgileri, telefonda varsa, kamera ayarlarındaki grid/ızgara özelliğini aktif hâle getirerek görünür kılın.
-Farklı fotoğraf türlerinde, farklı kamera modları kullanın. Arka ve ön planda flu bölgeler almak istiyorsanız, ya “portre çekim modunu” tercih etmeli ya da net çıkmasını istediğiniz bölgeye yaklaşıp çekim yapmalısınız.
-Farklı açıları değerlendirin. Aynı sahneleri üstten, köşelerden, alt açıdan, zemin hizasından ve göz seviyesinden de çekmeyi deneyin.
-Fotoğrafınızı hikâyeye dönüştürmek için insan, hayvan veya objeler kullanın.
-Sadece ana konuya değil, ana konuyu destekleyen desenlere ve simetrik çizgilere de kadrajınızda yer verin.
-Fotoğrafın renk ve parlaklık gibi bileşenlerine, uygulamalar yardımıyla müdahale etmeyi öğrenin. Lightroom Mobile gibi uygulamalar, telefon fotoğrafçılarına oldukça pratik fonksiyonlar sunuyor.
Youtube ve Udemy gibi online eğitim platformlarından edinebileceğiniz eğitimlerle kendinizi geliştirmeniz mümkün. Yeteneklerinizi keşfedin ve kendinize mutlaka zaman ayırın. İyi fotoğrafçı olmanın en önemli püf noktası, bol pratik yapmaktır.
Işığınız bol olsun.
Yazan: Samet Güler& Serap Caymaz.