Çağatay Özdemir

YUSUF MERİÇ
Abone Ol

Kaykaylı Gezgin olarak tanınan Çağatay Özdemir ile kaykay tutkusuna ilişkin bir röportaj gerçekleştirdik.

“Kaykaylı gezgin” olarak tanınıyorsunuz. Kendinden biraz bahsedebilir misiniz?

Yedi yaşındayken babamın kütüphanesinde bulduğum bir atlasla hayatımın değişim tohumları atıldı diyebilirim. Yaşadığım ülkenin de coğrafi olarak aslında bir kara parçasından ibaret olduğunu fark ettim. Hep daha uzaklara gitme hayalim o zamanlar iyiden iyiye yoğunlaştı.

İlk yurt dışı deneyiminiz nasıldı?

Henüz 19 yaşındaydım ve Amerika’daki ilk yurt dışı deneyimimle önümde yepyeni ufuklar açıldı. Gezdikçe özgüvenim arttı. O günlerden bu yana Lübnan’dan Singapur’a, Kamboçya’dan Avustralya’ya, Endonezya’dan Hindistan ve Hong Kong’a kadar 40’tan fazla ülke gezdim. Dünyanın pek çok noktasındaki farklı kara parçalarını, hayvanları, insanları ve lezzetleri keşfederek yoluma devam ettim. Seyahat hobim zamanla hayatımın vazgeçilmezlerinden biri oldu.

“Seyahat” denince akla hemen uçakla, trenle, gemiyle ya da otomobille yapılan yolculuklar geliyor. Oysa siz sıra dışı bir şekilde kaykayla geziyorsunuz. Bunu tam olarak nasıl yapıyorsunuz?

Sayıları her geçen gün artan sırt çantalı, genç gezginlere otostop çekenlerin, bisiklet ya da motosikletle dolaşanların ardından kaykayıyla dünyanın tozunu atanlar da eklendi. Aslında bunda şaşırılacak bir şey yok. Kaykay, gezmenin en güzel yolu bana göre. İlk gençlik yıllarımda Avustralya’da tanıştığım kaykay, benim için kısa sürede bir tutku haline geldi. Yeni seyahatlerimi kaykay üzerinde sürdürüyorum. Elbette sınırları, dağları, denizleri kaykayla aşmıyorsunuz. Gezmekten keyif alacağınız her an tekerlekli tahtanızın üzerinde âdeta dans ederek gittiğiniz yerin günlük hayatına karışıyor, bol bol keşfetme olanağı buluyorsunuz.

Gittiğiniz ülkelerden ne kadar kalıyorsunuz? En uzun seyahatleriniz hangileriydi?

Açıkçası yolculuğa çıkmazdan önce kalış süresi belirlemiyorum. Her şey biraz doğaçlama gelişiyor. Örneğin Amerik Birleşik Devletleri’ne iki kez seyahat ederek, bu devasa ülkede toplam bir yıl yaşadım. Keza Avrupa’da ve Avustralya’da birer yılım, Asya ülkelerinde ise yaklaşık iki yılım geçti.

Ekonomik gezme yöntemleri mevcut ise de yurt dışı seyahatleri neticede hatırı sayılır bir bütçe gerektiriyor. Sizi kim finanse ediyor?

Seyahatler sırasında aldığım notları kitap haline dönüştürmek için 2020 yılında Fethiye’nin Kabak Koyu’nda bir ağaç evde, beş ay süren bir inzivaya çekildim.

Kurumsal hayatı bir kenara bırakıp, “dönüşümün peşinden gitme” fikriyle yola çıktığımı belirterek yanıt vereyim izninizle. Seyahatlerimi bu bakış açısı üzerine bina ederek farklı ülkelerde, gerektiğinde çalışıp ayakta kalmaya çalıştım. Avustralya’da çiftçilik, ormancılık ve timsah gözetmenliği; Tayland’da bir süre fotoğrafçılık ve hostelde konuk ağırlama hizmetleri, Avrupa ve Amerika’da promotörlük, yine Amerika’da cankurtaranlık ve araç operatörlüğü yaparak geçimimi sağladım. Hatta Kolombiya’da bir hostelin sosyal medya yönetimini bile üstlendim.

Bütün bu yolculuklar size neler kazandırdı?

Keşif yolculukları, hayatın boğucu monotonluğunu kırmanın en iyi yolu kanaatimce… Yaptığım her seyahatte kendi içsel yolculuğum da yavaş yavaş derinleşti. Önyargılarımdan, öfkelerimden, tembelliklerimden ve zayıflıklarımdan kurtularak sabırlı olmayı öğrendim. Toksik özelliklerimden sıyrılarak yeni erdemler kazandım. Hayatım heyecanlı, maceralı, eğlenceli, romantik, fantastik, dramatik bir film gibi sürüyor. Hep daha uzaklara gitme planları yapıyorum.

Deneyimlerinizi merak edenlere nasıl ulaşıyorsunuz?

Seyahatler sırasında aldığım notları kitap haline dönüştürmek için 2020 yılında Fethiye’nin Kabak Koyu’nda bir ağaç evde, beş ay süren bir inzivaya çekildim. 2017'den bu yana tuttuğum binlerce sayfadan oluşan notlarımı tek bir kitaba sığdıramadım. “Uyanış Yolculuğu” adlı kitabım, üç kitaptan oluşan serinin ilki olma özelliğini taşıyor.

Dünya turuna dair seyahat notlarını içeren kitabınızdan biraz bahsetmenizi istesek… Neler var içeriğinde?

Farklı ülkelerin hiç bilinmediğim şehirlerinde, köhne pansiyon odalarında, tren vagonlarında ya da hiç tanımadığım insanların evinde yaşadığım deneyimleri, bir gencin dönüşüm öyküsü olarak takipçilerimle buluşturuyorum. Klasik bir gezi rehberi yazmak içimden gelmedi açıkçası. Kendi içsel yolculuğumun izini sürerek aldığım notları, titiz bir süzgeçten geçirerek yayına hazırladık. Ayrıca kitapta anlattığım öykülerle de yeryüzünün renkleriyle buluşmak isteyenlere ilham vermek istedim.

Yazılarınızda “seyahatin yaşam döngüsü” diye bir kavramdan söz ediyorsunuz. Burada ne demek istiyorsunuz?

Seyahati kısa bir mola olmaktan çıkarmaya başladığınızda turist ya da gezgin olmak sona eriyor. Artık bir seyyah gibi düşünüp, gezip, yaşamaya başlıyorsunuz. Seyahatin yaşam döngüsüne dâhil olmak işte tam da burada başlıyor. Seyyahlık, kendi kaderini çizmek isteyenler için bir yola dönüşüyor.