Biyo-navigasyonla yerlilerin toprakların beyazların yöresine uçmak

ŞEVVAL BAŞTAN
Abone Ol

Modern teknolojinin avantajları sayesinde bugün büyük göç hareketini anlayıp kuş rotalarını takip edebiliyor olsak da insanlık için kuşların göç ettiğini anlamak uzun yıllar bir gizem olarak kaldı.

Aristotales’e göre yazın aniden ortadan kaybolan kuşlar, kış mevsimini geçirmek için başka türlere dönüşmekteydi.

Ağustos ayına girmemizle yaz mevsiminin sıcakları daha da kavurucu bir hâl almaya başladı. Günler yavaş yavaş kısalırken baharda gelişleriyle yaz haberi veren kırlangıçlar şimdi muazzam bir göç hazırlığında. Yaz boyu bakıp büyüttükleri yavruları uçmayı öğrenirken çok yakında yuvaları tek tek boşalacak ve biz sonbaharın geldiğini bu muhteşem döngüye şahit olarak anlayacağız.

Tıpkı kırlangıçlar gibi tüm göçmen kuşlar, her bahar-sonbahar binlerce kilometre yolu aşacakları uzun soluklu yolculuklara çıkıyor. Dünyada göç eden kuş sayısının 50 milyon kadar olduğu tahmin edilirken kat edilen mesafeler ve havada kalma miktarlarında rekor sahipleri mevcut. Örneğin kutup sumrusu (Sterna paradiseaea) her yıl 96.000 km ile Dünya’nın çevresini neredeyse iki defa dolaşacak kadar yol yaparak listenin en tepesinde kendisine yer bulurken, yüksek irtifada aylarca kesintisiz uçma konusunda fırkateyn kuşları birinci.

Modern teknolojinin avantajları sayesinde bugün büyük göç hareketini anlayıp kuş rotalarını takip edebiliyor olsak da insanlık için kuşların göç ettiğini anlamak uzun yıllar bir gizem olarak kaldı. Kuşların soğuk havaların başlamasıyla neden bir anda ortadan kaybolup sonra yeniden geri döndüklerini kimse bilmiyordu. Bunun üzerine doğal olarak haklarında çeşitli teori ve varsayımlar ortaya atıldı. Göçü açıklamaya yönelik ilk ciddi girişimi ise Aristotales, transmutasyon teorisiyle yaptı.

Aristotales’e göre yazın aniden ortadan kaybolan kuşlar, kış mevsimini geçirmek için başka türlere dönüşmekteydi. Örneğin kızılkuyrukların ardıç kuşlarına dönüşmesi gibi. Bu fikir 17. yüzyıla kadar geçerliliğini korumuştur. Sonrasında ortaya atılan fikirler kuşların tıpkı memeli canlılar gibi köşe bucak ya da sular altında kış uykusuna yattıklarına dairdi. Somut verilerden yoksun bir dönemde öne sürülen bu gibi tahminler yıllarca geçerliliğini korumuş, durumu aydınlatan kişi akşam yemeğini elinden kıl payı kaçıran Afrikalı bir yerli olmuştu.

Kuşların Dünya’nın manyetik alanını fiziksel olarak görebildikleri düşünülüyor.

1822 yılında bir leylek, boynuna saplanan 76.2 cm’lik Bantu mızrağı ile yaralı halde Almanya’da Klütz kasabasının yakınlarına kondu. Daha sonra yapılan araştırmalarda bu mızrağın Afrika’ya özgü bir ağaçtan yapıldığı tespit edildi. Oku atanların Afrikalı yerliler olduğu anlaşılınca şaşırtıcı derecede dirençli bu leyleğin kıtalar arası bir yolculuk yaptığı ortaya çıkmış oldu.

Bu o dönem için oldukça büyük bir gelişmeydi. Bu kuşa Almanca “Oklu Leylek” anlamına gelen “Pfeilstorch” adını verdiler. Pfeilstorch, kuşların farklı coğrafyalar arasında her yıl gerçekleştirdiği büyük göç hareketinin ilk somut kanıtıydı. Sonrasında gövdesine ok isabet etmesine rağmen göç etmeyi başaran daha pek çok oklu leylek kayda geçirilmiştir.

Peki ama göçmen kuşlar yollarını nasıl buluyor? Konunun bu tarafı hâlâ tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamış olsa da hakkında çeşitli deney ve teoriler var. Aynı rotayı takip edebilmek için kuşların yön tayinini nasıl yaptıklarına dair deneyler, olayın üç farklı etmene dayalı gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Bunlar; coğrafi işaretler, Dünya’nın jeomanyetik alanı ve gök cisimleri.

Kuşlar üzerinde yapılan deneylerde kısa mesafelerde rastgele serbest bırakıldıkları yerlerden yuvalarına geri dönebildikleri gözlemlenmiştir. Bunu yaparken kuş bakışı mesafede bölgedeki belirli coğrafi işaretleri aradıkları görülüyor. Örneğin topografik (dağ ve ırmak sistemleri), ekolojik (bitki örtüsü) ya da iklimsel özellikler (nem oranı, hava kütleleri ya da hâkim rüzgarlar).

Bunlar kuş göçleri hakkında fikir verse de binlerce kilometrelik yolculukları açıklamada yetersiz kalmakta. Üstelik mesafe uzun olunca yapılacak çok ufak bir açı hatası bile onları menzillerinin çok uzağına atabilir. Yararlanılacak işaretçiler çok daha kesin sonuçlar vermek zorundadır. Bu konuda bilim dünyasının yaygın olarak kabul ettiği fikir kuantum manyetovizyondur. Teoriye göre kuşlar başlarındaki mıknatıslı yapılar sayesinde Dünya’nın manyetik alanından yararlanarak yönlerini bulmayı başarıyor. Daha iyi anlamak için jeomanyetik alanın nasıl oluştuğuna bakmalıyız.

Kuşların soğuk havaların başlamasıyla neden bir anda ortadan kaybolup sonra yeniden geri döndüklerini kimse bilmiyordu.

Dünya’nın demirden iç çekirdeği katı halde olup gezegenimizle aynı yönde fakat çok daha hızlı döner. Erimiş demir formundaki dış çekirdek ise iç çekirdeğe zıt yönde ve daha yavaş dönmektedir. Sürekli işleyen bu termal konveksiyon, dinamo etkisi yaratır ve bir elektrik alanı ortaya çıkar. Çekirdekteki elektrik alan ise Güneş’in manyetik alanının etkisine girerek daha güçlü bir manyetik alan meydana getirir. Bunun sonucunda Dünya’mız pusula dostu dev bir elektromıknatısa dönüşür.

Kuşların ise Dünya’nın manyetik alanını fiziksel olarak görebildikleri düşünülüyor. Buna sebep olan kriptokrom isimli bir protein. Retina duvarında bulunan bu protein sayesinde kuantum dolanıklık tabanlı manyetovizyon için 1 mikrosaniye olan kuş farkındalığı ile manyetik alan çizgilerini oluşturan elektron dolanıklığı bozulmadan yön bilgisi kaydedilir.

Dünya’nın manyetik alanlarının yönünü ve şiddetini hissederek her yıl seyrüsefer ederken bazen kötü hava koşulları ve iklim değişikliği, vücutlarını doğal bir pusula olarak kullanan göçmen kuşların yönlerini şaşırmalarına sebep oluyor. Bazen de hava koşulları mükemmel olsa bile yönlerini kaybediyorlar. Bunun sebebi Dünya’nın manyetik alanında meydana gelen bozulmalardır.

Kuşlar uzun mesafeleri kat etmek için gözlerinde bulunan özel manyetoreseptör yapılarını kullanırken fizyolojik olarak doğrudan doğruya bağlı oldukları manyetik alan bozulduğunda yön bulma yeteneklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu bozulmalar çoğunlukla geçici süreyle Güneş’in dış katmanında manyetik aktivitesinin yoğunlaştığı lekeler ve patlamalardan kaynaklansa da Kaliforniya Üniversitesi ekolojistlerinden Dr. Morgan Tingey bu durumu, “Jeomanyetik alanda bozulmalar yaşanması bu kuşlar için bozuk bir haritayı kullanmak gibi olur.” diyerek açıklıyor.

Kuşlar dahil; balinalar, kelebekler, yarasalar ve deniz kaplumbağaları gibi pek çok canlı yanlarında benzersiz öyküler taşıyarak her yıl kendi göç yolculuklarına çıkıyor. Onlar için şimdi hayatlarının bir parçası olan göç zamanı. Bizler içinse kırlangıçların ardından “Elveda!” sonbahara ise bir “Merhaba!” deme zamanı. (Rostock Üniversitesi Zooloji Koleksiyonu)