10 soruda iş hayatında başarının sırları

YUSUF MERİÇ
Abone Ol

Dikkat! Bu röportaj, gelecek kararları alırken işinize yarayacak bilgiler içerebilir. “Girişimcilikle ilgili bir sır verilecek olsa bu mental iradedir. İniş ve çıkışları yönetebilmek çok önemli,” diyen İkas Kurucusu ve CEO’su Mustafa Namoğlu’na ajandasındaki mottoları sorduk.

1- Sıfırdan marka yaratmak için ne yapmalısın?

Öncelikle hangi segmenti ve cinsiyet grubunu hedeflediğini çok iyi bileceksin. Ben kadın markasını, erkek markasını ya da en baştan her ikisini birden hedef kitle olarak alacağım, diyeceksin. Bu arada, “kadın markası olacağım” demek, sonradan erkeklere yönelik ürün ekleyemezsin anlamına da gelmiyor elbette. Ama sadece kadın markası olarak işe başlarsan isim seçiminden tut da renklere kadar tercihlerde bulunmam gerekir. Renkleri değiştirmek mümkün, fakat isim değiştirmek çok riskli. Bu temel kararlar markanın geleceğini belirleyecek. Yani marka algından satış ve pazarlama stratejine kadar… Emin ol, şartlar o kadar da belirleyici değil. İçinde bir cevher var, sen onu göster ve asla pes etme. Bil ki yerinde saydığın her gün geriye gidersin.

2- Seni en çok tanımlayan üç kelime nedir?

Çalışkan, pes etmeyen ve birazcık da asi…

3- Hayatta en çok korktuğun şey nedir?

Pişmanlıklara sahip olarak hayata veda etmek diyebilirim. Yapmayı istediğim şeylerin, ulaşmak istediğim hedeflerin, -yeterince denemeden- ellerimden kayıp gitmesine şahitlik etmek. Bunlar benim için gerçekten çok can sıkıcı olurdu. Diğer yandan hayata bakış açım her zaman şudur: Haklıysan korkma! Hak seni korur!

4- Şu anki işlerin ve mesleğin olmasaydı nelerle uğraşırdın?

Büyük bir ihtimalle ya tarımla, yani topraktan gelenlerle ya da yeme - içme sektörüyle ilgilenirdim. İşin özü, her işe hayırlı ve uğurlu olması dileği başla. Ben mesela spor yapmaya bile “Bismillah” diyerek başlıyorum. Gerisi geliyor zaten.

5- En büyük hayalin nedir?

Şu fani dünyadan göçüp gitmeden olabildiğince fazla sayıda insana faydalı olabilmek, yeni istihdam alanları yaratmak; ülkeme ve aileme hayırlı bir evlat olabilmek… Daha ne olsun değil mi?

6- 10 yıl önce kariyerinin buralara gelebileceğini hiç düşünmüş müydün?

Doğrusunu söylemem gerekirse çok daha iyi olacağını bile hayal ediyordum. Yavaş bile gidiyorum desem yeri var. Şimdilik tabii…

7- Arkadaşlarınla ya da yalnızken yapmayı sevdiğin şeyler nelerdir?

İstesem, şartları zorlasam, ihtirasa kapılsam 100 bin dolarlık saat de takabilirim. Ama bu tüketim duygusunun sonu yok.

İçinde spor olan her türlü aktiviteye hayır diyebilmem çok zor, özellikle de basketbola. Kitap ile film arasında seçime zorlansam ikincisini tercih ederim. Çok etkilendiğim ve en sevdiğim filmler arasında ilk sıraya koyabileceğim “Yedi Yaşam” (Seven Pounds) adlı filmi, bilhassa genç girişimci adaylarının mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Başrolünde Will Smith’in oynadığı 2008 yapımı filmde, geçmişinden gelip peşini bırakmayan bir sırrın kefaretini ödemek için tanımadığı yedi kişinin hayatını kökten değiştirmeye çalışan bir adamın öyküsü anlatılıyor. İzleyiciyi avucuna alan bu şaşırtıcı filmde, planını hayata geçiren bir adamı hiçbir şey durduramıyor. Genç girişimciler için filmden çıkarılabilecek çok ders var.

8- 18 yaşındaki Mustafa Namoğlu’na bir mesajın var mı?

Mustafa, durma, uyan! Bak, çok geç kalmak üzeresin. İş hayatına çok daha erken adım atmalıydın. Haydi korkma, güç topla, koş ve hızla ilerle. Sen başarmazsan başkası başarır.

9- Kendini nasıl motive ediyorsun?

Benim ya da ekibimin başarısız olmasını bekleyen, bizi küçük gören, bize kazık atan insanların varlığını düşündüğüm zaman yeterince motive oluyorum zaten. Bu insanlar gerçekte olmayabilir, onları hayali olarak da düşünebilirsin. Hz. Peygamber’in (s.a.v) “Seyfullah” unvanı verdiği meşhur kumandan sahabe Hâlid bin Velîd’e demişler ki “falanca senin hakkında kötü konuşuyor.” Demiş ki “kendi defteridir, istediği gibi yazar.” İnsanlar istediği gibi konuşur, ister ağzınla kuş tut, istersen melek ol! Konuşacaklar, kendi defterlerini kendileri yazsınlar, biz umursamayız.

Ayrıca hırsını ve hayattan beklentini büyütmemeni öneririm. Örneğin kolumdaki saat yaklaşık 10 dolar değerinde. İstesem, şartları zorlasam, ihtirasa kapılsam 100 bin dolarlık saat de takabilirim. Ama bu tüketim duygusunun sonu yok. Hayattan beklentin ve yaşam tarzın mütevazı ise kendini motive etmek daha kolay oluyor.

10- Türkiye’de genç olmak üzerine neler söylemek istersin?

Ben de birkaç gündür tam olarak bunu düşünüyorum. Hayallerinizin büyük, imkânların ise kısıtlı olması karşısında ne yapılabilir diye. Günümüzde milyonlarca gencin bu soruyu kendisine sorduğuna eminim. Size ülkemizde yaşamak çok kolay, burada her şey süper; boş verin, özenmeyin yurt dışına gibi şeyler söylesem bu inandırıcı olmaz. Hele ki yeni mezun biriyseniz, mevcut vahşi rekabet koşullarında işiniz hiç de kolay olmayacaktır. Ama unutma ki Rabb’in seni terk etmedi ve sana darılmadı da. Elbette sonrası senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır. Rabb’in sana mutlaka lütuflarda bulunacak, sen de memnun olacaksın.

Bu noktada yapabileceğin iki şey var aslında: Birincisi, şartların negatif yönüne odaklanıp bu düşüncenin senin her gün biraz daha umutsuzluğa sürüklemesine izin vermemelisin. İkincisi, irade gösterip “Hayır, ben farklılaşacağım. Tıpkı çöldeki bir elmas gibi parlayacağım,” diyerek kendi yolunu çizmen olacaktır. Bunun için herkesten daha çok çalışman lazım. Suyun aktığı, rüzgârın estiği yönden değil; tam tersi yönden gitmen gerekir. Dikkat esersen aslında bunu zaten yapıyor ya da yapmak istiyorsun. Bu satırları okuduğunuza göre böyle bir arayışın var demektir. Başarıya giden yolun ilk adımı küçük bir niyetle başlar. İkinci adım olarak hedeflerini belirleyebilirsin. Nereye gideceğini bilmeyen hiçbir yere varamaz. Günümüz dünyasında başarıya ulaşmak kolay değil. Bunu biliyoruz ama denemeden de başarıp başaramayacağını da bilemezsin değil mi? Unutma ki bizler, her şeyin yegâne sahibine hamdeder, bizi muvaffak kılmasını niyaz ederiz. Şu hayatta elbet var bir planımız. Bu da bizim mottomuz olsun.