Türkçenin alfabeleri
PROF. DR. HAYATİ DEVELİ
Türk halkları sadece ulaştıkları coğrafyalardaki alfabeleri benimsemekle pasif bir alfabe kullanıcısı olmamış, Göktürk ve Arap alfabeleri örneğinde olduğu gibi kendi kullandıkları yazı sistemlerini başka coğrafyalara da taşımış, yaymışlardır.
Türk halklarının, ilki yaklaşık 1300 yıl öncesine ait olan yazılı metinlerden başlayarak günümüze kadar 10'un üzerinde değişik alfabe kullandıkları görülür ki, bu kadar farklı yazı sisteminin kullanıldığı başka bir dil bulmak pek de kolay değildir. Elbette bundan Türklerin yazılı kültürlerinin bir alfabe curcunası içinde olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Aynı anda, sosyal şartların gerektirdiği birkaç alfabenin yan yana kullanıldığı durumlar dışında tarihî kesit içinde genellikle tek bir alfabe kullanıldığı görülür. Türklerin Hunlardan beri kolayca takip edilebilen fetih veya göç amaçlı hareketlilikleri, geniş bir coğrafyaya yayılıp farklı kültürlerle ilişkiye geçmiş olmaları bu alfabe çeşitliliğini açıklayabilecek bir sebep gibi görünüyor.
Göçlerle ulaşılan yeni topraklar elbette el değmemiş, insansız yerler değildi. Bu topraklara ister zorlu fatihler, isterse davetsiz misafirler olarak yerleşmiş olsunlar Türk halklarının yerli halkların kültürleriyle uzlaşmaları genellikle kolay olmuştur. Bu kültürel etkileşme sürecinde dinin daima en önemli faktörlerden biri olduğu görülüyor.
Türklerin kullandığı en eski yazı sistemleri hakkında elimizdeki metinlerden çok daha öncelerine ait, komşu halkların yazılı metinlerinde kayıtlar vardır. Çin kronikleri, Türklerin değnekler üzerine çentiklerle birtakım bilgileri yazdıklarını kaydetmiştir. Buna benzer bir sistemi Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Çerkezler için de kaydeder. Kafkasya yolculuğu esnasında kendisine ağaç parçaları üzerine çentilmiş işaretlerden oluşmuş, pasaport yerine geçecek bir belge verilmiştir.
Türk yazısı diyebileceğimiz ilk alfabe sistemi ise Göktürk veya Orhon alfabesidir. Bu alfabe, ilk metinleri bulan Batılı araştırmacılar tarafından İskandinav ve Britanyalıların kullandığı Run yazısına benzetildiği için 'runik alfabe' olarak adlandırılmıştır. Hâlâ Batı ve Rus literatüründe bu adlandırmayı kullananlar vardır. Doğrusu, elimizdeki bu harflerle yazılmış en eski metin (Esik Kurgan'da çıkan gümüş kâse) MÖ. 4.-5. yüzyıllara ait olduğuna göre, bu alfabenin Run yazısından değil, olsa olsa Run yazısının bu alfabeden çıkmış olacağıdır.
İlk yazılı metinlerde kullanılan alfabe
19. yüzyıldan beri bu alfabenin kökenini Grek yazısında bulan birçok araştırmacı vardır. Bunun yanında köken olarak Soğd veya İskit yazısını görenler de olmuştur. Nihayet doğuşunda Türk damgalarının rolü olduğu veya bu yazının Soğd, Grek ya da Arami yazısının Türk damgalarıyla karışımı sonucunda geliştirildiğini savunan görüşler de ortaya atılmıştır.
Kökeni ne olursa olsun, Türklerin bilinen ilk metinlerinin bu alfabe ile yazılmış olması son derece önemlidir. Türkler bu alfabeyi Kafkasya, Kuzey Karadeniz, Macaristan ve Balkanlara kadar taşımışlardır. Bunun yüzlerce yıllık bir süreç olduğu göz önünde tutulursa Göktürk alfabesinin Türk kültürü ve tarihi için değeri anlaşılmış olur.
8. yüzyılda Uygur hükümdarı Bögü Kağan'ın Mani dinini kabulüyle bu dinin metinlerinin yazıldığı Manihey alfabesi de Türk kültür tarihindeki yerini almıştır. Bögü Kağan'ın Mani dinini kabul etmesi, Çinlilere karşı İrani Soğd kültürüne yöneliş olarak açıklanır. Bu alfabe ile yazılmış bazı Türkçe metinler Doğu Türkistan'da bulunmuştur.
Göktürk alfabesinden sonra Türk kültür tarihi için önemli ikinci alfabe Uygur alfabesidir.
Bu alfabe esasen Soğd yazısından geliştirilmiş, bilhassa Budist metinlerin yazımında, ticarî ve siyasî yazışmalarda kullanılmıştır. Kaşgarlı Mahmud bu yazıdan 'Türk yazısı' olarak söz eder ve örneklerini Divanu Lugati't-Türk'te gösterir.
Bu yazı, İslamiyet'in Türkler arasında yayılmasından sonra hemen bırakılmış değildir. 11. yüzyıl eseri olan Kutadgu Bilig'in Uygur harfli nüshası olduğunu hatırlamalıyız. Ayrıca Osmanlı sarayında, Fatih Sultan Mehmed zamanında Uygur yazısını bilen kâtipler olduğunu, Orta Asya'ya yönelik bazı belgelerin bu alfabeyle yazıldığını biliyoruz. Bu alfabe 17. yüzyıla kadar kullanılmış, Türklerden Moğollara da geçmiştir.
Bunlar dışında ancak birkaç metin veya kitabede kullanılan Brahmi, Tibet, Süryani alfabelerinden de söz edilebilir. Bu alfabelerde sınırlı sayıda metin üretilmiş olması, yaygın olarak kullanılmadıklarını, küçük gruplar tarafından veya daha kısa süreli etkileşmelerin sonucu kullanıldığını gösterir.
İbrani yazısı da Türk dilli Karaylar tarafından kullanılan bir yazıdır. Karaylar, esasen Kırım'da yaşayan Museviliği kabul etmiş bir Türk halkıdır. Bugün nüfusları iyice azalmış olan Karayların bir kısmı Kırım'da, bir kısmı da Polonya'da yaşamakta olup Karay Türk dili yok olma tehlikesi altındadır.
Ermeni harfleriyle Türkçe okumak
Ermeni harfleri ile de Türkçe metinler yazılmıştır. Ancak şimdiye kadar anlattıklarımızdan farklı olarak Ermeni harfleri Türkler tarafından değil, bizzat Ermeniler tarafından Türkçe yazımında kullanılmıştır. 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'da Selçuklu hâkimiyetinin yayılmasıyla birlikte Ermeni nüfusun bir kısmı Kuzey Karadeniz'e doğru hareketlenmiş, bilhassa Kırım ve civarı yoğun Ermeni yerleşimine sahne olmuştur. Ne var ki, Ermenilerin bu yeni yerleşim alanları da çoktan Türk halklarının vatanı olmuştu.
Buralarda yaşayan Kıpçak Türkleri ile Ermeniler arasında yoğun ticarî ilişkiler olmuş, Ermeniler adeta ikinci ana dil olarak Kıpçak Türkçesini benimsemişler; böylece kendi dinî terimleri ve birçok Ermenice sözcüğün de yer aldığı, Ermeni harfleriyle yazılmış bir Ermeni Kıpçak Türkçesi oluşmuştur. Aynı durum Polonya Ermenileri için de söz konusudur. Ermenilerden kalan Ermeni harfli ama Türkçe metinler dinî, ticarî ve siyasî içeriklidir ve sayıca oldukça fazladır.
Benzer bir etkileşme Azerbaycan ve Anadolu sahasında da görülür. Buralarda da Ermeniler, din değiştirmeden, kendi dillerini de terk etmeden, ikinci bir ana dil gibi Türkçe eserler üretmişlerdir. Bunların bir kısmı Azerbaycan Türkçesi ile, bir kısmı Türkiye Türkçesi iledir. Ermeni 'aşug'ların eserleri, sadece üst tabakada değil, halk arasında da bu durumun yaygın olduğunu gösterir.
Matbaanın yaygınlık kazanmasıyla Ermeni harfli Türkçe metin sayısı da artar. Birçok roman ve hikâye, Batı dillerinden çeviriler, gazete ve dergiler Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yayımlanmıştır.
Ermeni alfabesinin kullanımına benzer bir durum Grek (Yunan) alfabesi için de söz konusudur. Bilhassa Orta Anadolu ve Orta Akdeniz bölgesinde yaşayan ve literatürde 'Karamanlı' olarak adlandırılan Ortodoks toplumun dili Türkçe olup alfabeleri Grek alfabesi idi. Bu halkın kökeni tartışmalı olsa da dillerinin Türkçe olduğu tartışmasızdır. Bunlardan kalma kimi dinî metinler ve pek çok kitabe Grek harfli Türkçe örneklerini oluşturur. Ayrıca Osmanlı saray arşivlerinde çeşitli amaçlarla yazılmış Grek harfli Türkçe metinlere rastlanmıştır.
Arap alfabesiyle dilsel ve kültürel birlik
Elbette Türk kültür tarihinin en önemli alfabesi 1000 yıldır kullanılmakta olan Arap alfabesidir. Bu alfabe Türklerin yazılı kültür tarihinin en zengin metinlerini, siyasî, ticarî ve ilmî birikimini taşıyan ve yayan bir alfabe olmuştur. 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar da Türk dilli halklar arasında dilsel ve kültürel bir birlik temin eden bu alfabenin hem Doğu, hem de Batı Türkleri tarafından terk edilmesinden sonra bu birlik de büyük ölçüde parçalanmıştır. Bugün İran, Irak ve Doğu Türkistan'da Türkçe metinler hâlâ Arap alfabesiyle yeniden düzenlenmiş olarak– kullanılmaktadır.
Bunların dışında Türkiye'de Latin temelli Türk alfabesi, 1928'den beri kullanılmaktadır. Sovyetler Birliği'nde ise yerel dillerin yazı dili halinde planlanmasıyla adeta 'yaratılmış' Türk dilleri (Azerbaycan Türkçesi, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça vs.) için Kiril alfabesi temelli alfabeler yapılmıştır. Bunların çoğu birbirine ağız derecesinde yakın diller iken böyle ayrı alfabeler oluşturulması elbette kültürel bir ayrıştırmayı hedefliyordu ve Sovyet-Rus planlaması bunu büyük ölçüde başardı.
Son zamanlarda Latin alfabesine dönen bazı Türk halkları yine ayrıştırılmış Kiril alfabelerindeki yaklaşımı korumakta ve diğer Türk dillerine yaklaşan değil, ayrışmayı koruyan bir tutum izlemektedirler.
Görüldüğü gibi, Türk halklarının derin kültürel tarihleri boyunca Türkçenin yazımında birçok alfabeyle karşılaşılır. Dikkat edilmesi gereken, bu alfabe kalabalığının bir kısmının çok dar muhitlerde ve sınırlı sayıda metinde kullanılmış olmasıdır.
Yaygın ve uzun süreli alfabeler Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabeleri olmuş; Ermeni ve Grek alfabelerini ise Türkler değil, Ermeni ve Rumlar kullanmışlardır. Türkiye Türkçesinin yazımı söz konusu olduğunda tarihî sırayla Göktürk, Uygur, Arap ve Latin harflerinden bahsedilmelidir.
Göçlerle ulaşılan yeni topraklar elbette el değmemiş, insansız yerler değildi. Bu topraklara ister zorlu fatihler, isterse davetsiz misafirler olarak yerleşmiş olsunlar Türk halklarının yerli halkların kültürleriyle uzlaşmaları genellikle kolay olmuştur. Bu kültürel etkileşme sürecinde dinin daima en önemli faktörlerden biri olduğu görülüyor.
Türklerin kullandığı en eski yazı sistemleri hakkında elimizdeki metinlerden çok daha öncelerine ait, komşu halkların yazılı metinlerinde kayıtlar vardır. Çin kronikleri, Türklerin değnekler üzerine çentiklerle birtakım bilgileri yazdıklarını kaydetmiştir. Buna benzer bir sistemi Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Çerkezler için de kaydeder. Kafkasya yolculuğu esnasında kendisine ağaç parçaları üzerine çentilmiş işaretlerden oluşmuş, pasaport yerine geçecek bir belge verilmiştir.
Türk yazısı diyebileceğimiz ilk alfabe sistemi ise Göktürk veya Orhon alfabesidir. Bu alfabe, ilk metinleri bulan Batılı araştırmacılar tarafından İskandinav ve Britanyalıların kullandığı Run yazısına benzetildiği için 'runik alfabe' olarak adlandırılmıştır. Hâlâ Batı ve Rus literatüründe bu adlandırmayı kullananlar vardır. Doğrusu, elimizdeki bu harflerle yazılmış en eski metin (Esik Kurgan'da çıkan gümüş kâse) MÖ. 4.-5. yüzyıllara ait olduğuna göre, bu alfabenin Run yazısından değil, olsa olsa Run yazısının bu alfabeden çıkmış olacağıdır.
İlk yazılı metinlerde kullanılan alfabe
19. yüzyıldan beri bu alfabenin kökenini Grek yazısında bulan birçok araştırmacı vardır. Bunun yanında köken olarak Soğd veya İskit yazısını görenler de olmuştur. Nihayet doğuşunda Türk damgalarının rolü olduğu veya bu yazının Soğd, Grek ya da Arami yazısının Türk damgalarıyla karışımı sonucunda geliştirildiğini savunan görüşler de ortaya atılmıştır.
Kökeni ne olursa olsun, Türklerin bilinen ilk metinlerinin bu alfabe ile yazılmış olması son derece önemlidir. Türkler bu alfabeyi Kafkasya, Kuzey Karadeniz, Macaristan ve Balkanlara kadar taşımışlardır. Bunun yüzlerce yıllık bir süreç olduğu göz önünde tutulursa Göktürk alfabesinin Türk kültürü ve tarihi için değeri anlaşılmış olur.
8. yüzyılda Uygur hükümdarı Bögü Kağan'ın Mani dinini kabulüyle bu dinin metinlerinin yazıldığı Manihey alfabesi de Türk kültür tarihindeki yerini almıştır. Bögü Kağan'ın Mani dinini kabul etmesi, Çinlilere karşı İrani Soğd kültürüne yöneliş olarak açıklanır. Bu alfabe ile yazılmış bazı Türkçe metinler Doğu Türkistan'da bulunmuştur.
Göktürk alfabesinden sonra Türk kültür tarihi için önemli ikinci alfabe Uygur alfabesidir.
Bu alfabe esasen Soğd yazısından geliştirilmiş, bilhassa Budist metinlerin yazımında, ticarî ve siyasî yazışmalarda kullanılmıştır. Kaşgarlı Mahmud bu yazıdan 'Türk yazısı' olarak söz eder ve örneklerini Divanu Lugati't-Türk'te gösterir.
Bu yazı, İslamiyet'in Türkler arasında yayılmasından sonra hemen bırakılmış değildir. 11. yüzyıl eseri olan Kutadgu Bilig'in Uygur harfli nüshası olduğunu hatırlamalıyız. Ayrıca Osmanlı sarayında, Fatih Sultan Mehmed zamanında Uygur yazısını bilen kâtipler olduğunu, Orta Asya'ya yönelik bazı belgelerin bu alfabeyle yazıldığını biliyoruz. Bu alfabe 17. yüzyıla kadar kullanılmış, Türklerden Moğollara da geçmiştir.
Bunlar dışında ancak birkaç metin veya kitabede kullanılan Brahmi, Tibet, Süryani alfabelerinden de söz edilebilir. Bu alfabelerde sınırlı sayıda metin üretilmiş olması, yaygın olarak kullanılmadıklarını, küçük gruplar tarafından veya daha kısa süreli etkileşmelerin sonucu kullanıldığını gösterir.
İbrani yazısı da Türk dilli Karaylar tarafından kullanılan bir yazıdır. Karaylar, esasen Kırım'da yaşayan Museviliği kabul etmiş bir Türk halkıdır. Bugün nüfusları iyice azalmış olan Karayların bir kısmı Kırım'da, bir kısmı da Polonya'da yaşamakta olup Karay Türk dili yok olma tehlikesi altındadır.
Ermeni harfleriyle Türkçe okumak
Ermeni harfleri ile de Türkçe metinler yazılmıştır. Ancak şimdiye kadar anlattıklarımızdan farklı olarak Ermeni harfleri Türkler tarafından değil, bizzat Ermeniler tarafından Türkçe yazımında kullanılmıştır. 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'da Selçuklu hâkimiyetinin yayılmasıyla birlikte Ermeni nüfusun bir kısmı Kuzey Karadeniz'e doğru hareketlenmiş, bilhassa Kırım ve civarı yoğun Ermeni yerleşimine sahne olmuştur. Ne var ki, Ermenilerin bu yeni yerleşim alanları da çoktan Türk halklarının vatanı olmuştu.
Buralarda yaşayan Kıpçak Türkleri ile Ermeniler arasında yoğun ticarî ilişkiler olmuş, Ermeniler adeta ikinci ana dil olarak Kıpçak Türkçesini benimsemişler; böylece kendi dinî terimleri ve birçok Ermenice sözcüğün de yer aldığı, Ermeni harfleriyle yazılmış bir Ermeni Kıpçak Türkçesi oluşmuştur. Aynı durum Polonya Ermenileri için de söz konusudur. Ermenilerden kalan Ermeni harfli ama Türkçe metinler dinî, ticarî ve siyasî içeriklidir ve sayıca oldukça fazladır.
Benzer bir etkileşme Azerbaycan ve Anadolu sahasında da görülür. Buralarda da Ermeniler, din değiştirmeden, kendi dillerini de terk etmeden, ikinci bir ana dil gibi Türkçe eserler üretmişlerdir. Bunların bir kısmı Azerbaycan Türkçesi ile, bir kısmı Türkiye Türkçesi iledir. Ermeni 'aşug'ların eserleri, sadece üst tabakada değil, halk arasında da bu durumun yaygın olduğunu gösterir.
Matbaanın yaygınlık kazanmasıyla Ermeni harfli Türkçe metin sayısı da artar. Birçok roman ve hikâye, Batı dillerinden çeviriler, gazete ve dergiler Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yayımlanmıştır.
Ermeni alfabesinin kullanımına benzer bir durum Grek (Yunan) alfabesi için de söz konusudur. Bilhassa Orta Anadolu ve Orta Akdeniz bölgesinde yaşayan ve literatürde 'Karamanlı' olarak adlandırılan Ortodoks toplumun dili Türkçe olup alfabeleri Grek alfabesi idi. Bu halkın kökeni tartışmalı olsa da dillerinin Türkçe olduğu tartışmasızdır. Bunlardan kalma kimi dinî metinler ve pek çok kitabe Grek harfli Türkçe örneklerini oluşturur. Ayrıca Osmanlı saray arşivlerinde çeşitli amaçlarla yazılmış Grek harfli Türkçe metinlere rastlanmıştır.
Arap alfabesiyle dilsel ve kültürel birlik
Elbette Türk kültür tarihinin en önemli alfabesi 1000 yıldır kullanılmakta olan Arap alfabesidir. Bu alfabe Türklerin yazılı kültür tarihinin en zengin metinlerini, siyasî, ticarî ve ilmî birikimini taşıyan ve yayan bir alfabe olmuştur. 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar da Türk dilli halklar arasında dilsel ve kültürel bir birlik temin eden bu alfabenin hem Doğu, hem de Batı Türkleri tarafından terk edilmesinden sonra bu birlik de büyük ölçüde parçalanmıştır. Bugün İran, Irak ve Doğu Türkistan'da Türkçe metinler hâlâ Arap alfabesiyle yeniden düzenlenmiş olarak– kullanılmaktadır.
Bunların dışında Türkiye'de Latin temelli Türk alfabesi, 1928'den beri kullanılmaktadır. Sovyetler Birliği'nde ise yerel dillerin yazı dili halinde planlanmasıyla adeta 'yaratılmış' Türk dilleri (Azerbaycan Türkçesi, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça vs.) için Kiril alfabesi temelli alfabeler yapılmıştır. Bunların çoğu birbirine ağız derecesinde yakın diller iken böyle ayrı alfabeler oluşturulması elbette kültürel bir ayrıştırmayı hedefliyordu ve Sovyet-Rus planlaması bunu büyük ölçüde başardı.
Son zamanlarda Latin alfabesine dönen bazı Türk halkları yine ayrıştırılmış Kiril alfabelerindeki yaklaşımı korumakta ve diğer Türk dillerine yaklaşan değil, ayrışmayı koruyan bir tutum izlemektedirler.
Görüldüğü gibi, Türk halklarının derin kültürel tarihleri boyunca Türkçenin yazımında birçok alfabeyle karşılaşılır. Dikkat edilmesi gereken, bu alfabe kalabalığının bir kısmının çok dar muhitlerde ve sınırlı sayıda metinde kullanılmış olmasıdır.
Yaygın ve uzun süreli alfabeler Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabeleri olmuş; Ermeni ve Grek alfabelerini ise Türkler değil, Ermeni ve Rumlar kullanmışlardır. Türkiye Türkçesinin yazımı söz konusu olduğunda tarihî sırayla Göktürk, Uygur, Arap ve Latin harflerinden bahsedilmelidir.