0.
Hilâl, Müslümanlığın ilk ve en önemli alametidir. Kelimenin aslı Arapça olup, Türkçesi 'ay', Farsçası 'mah'tır. Ancak hilâl Türkçede 'yeni doğmuş ay' manasında kullanılır.
Kur'an-ı Kerim'de 27 ayette ay kelimesi geçmektedir. Yine Kur'an-ı Kerim'de güneş ziyayı, sıcak ışığı, ay ise nuru ifade eder. Ancak Türklerin ayı Müslümanlıktan önce de edebiyatta ve sanatta kullandıkları bilinmektedir. Mesela Manas Destanı'nda Ay Çörek, Altun Ay, Ay Kız destan kahramanlarının adlarıdır.
İslamiyetle dillerine yeni zenginlikler katan Türkler, çocuklarına Ayfer, Tülay, Gülay adlarının yanında Hilâl, Hâle, Mehlika, Mehrû, Kamer gibi manaları ay olan isimler takmışlardır.
Efsaneye göre, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in rüyasında, Şeyh Edebali'nin göğsünden çıkan ve hilâl şeklinde kendi göğsüne giren ay, rüya tabirinde Osman Bey'e cihan devleti kuracağının müjdesidir. O Osman Bey ki, göğsündeki bu hilâli bayrağına alamet yapmıştır. Herhangi bir şey, bir sebebe dayanmıyorsa ve içinde niçin yapıldığı, neden kullanıldığı gibi soruları cevaplandırmıyorsa o şey gelişigüzeldir ve kıymeti yoktur. İşte kaynağını öncelikle Kur'an'dan alan hilâl, ebced hesabında harflerinin toplamının 66 etmesiyle de Allah lafzına rakam olarak eşit olmuştur.
O sebepledir ki Osmanlı Türkleri hilâli adeta gökyüzünden alıp yeryüzünün sultanı yapmışlardır.
Kaynağını Türkün inanç ve felsefesinden alan hilâl; bayrağında gururu, Hilâl-i Ahmer (Kızılay) ile insanlığa dar ve zor günlerinde yardımcı olarak merhamet ve şefkatini göstermiş, Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) ile de tüm kötü alışkanlıklara karşı olan kurumları vücuda getirmiştir.