Sınırlarımız dışındaki yegane toprağımız
FAHAMEDDİN BAŞAR
Ca’ber Kalesi’nin bizim için asıl önemi, kalenin kuzeybatı eteklerinde bulunan ve Osmanlıların atası Süleyman Şah’a ait olduğu rivayet edilen ‘Türk Mezarı’ndan gelir. Fahameddin Başar, sınırlarımız dışındaki yegane toprağımızın hikâyesini Derin Tarih dergisi için yazdı
Komşumuz Suriye'nin kuzeyinde, Fırat nehrinin sol kıyısında volkanik bir tepe üzerinde bulunan Ca'ber Kalesi, yakınındaki 'Türk Mezarı' ile ünlüdür. Osmanlı tarih yazarlarının bir kısmının kitaplarında bu mezarın Osmanlıların atası sayılan Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'a ait olduğu rivayet edilmektedir. Bu sebeple asırlar boyunca Süleyman Şah'a izafe edilen Ca'ber Kalesi'ndeki türbe, Türk insanı için kudsi bir hatıra olarak yaşatılmakta ve folklorik bir değer taşımaktadır.
Hülâgû'nun hışmından kurtulamadı
Tarihî kaynaklara bakılırsa bu Orta Çağ kalesi, İslâmiyetten önce kurucusunun ismine izafeten Devser adıyla bilinmekte idi. 640 yılında, Hz. Ömer devrinde İyaz b. Ganem kumandasındaki İslâm ordusu tarafından fethedilmiş, bu tarihten 10. yüzyıl ortalarına kadar Cezire valileri tarafından yönetilmiştir. Sonraki dönemde Beni Numeyr kabilesinin idaresinde kalan kalenin 11. yüzyılın ortalarından itibaren Fatımîlerin hâkimiyetine geçtiği bilinmektedir. Burası, Selçuklular döneminde Ca'ber b. Sabık el-Kuşeyri tarafından ele geçirildikten sonra onun adıyla anılmaya başlandı. Ancak Ca'ber ve oğlu Saluk idaresinde daha çok kervanların yolunu kesen bir eşkıya yuvası halinde olan kale, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın Halep seferi sırasında ele geçirildi ve halkı rahatsız eden Kuşeyroğulları bölgeden uzaklaştırıldı.
Ca'ber Kalesi, Haçlı Seferleri sırasında da önemini korudu. Urfa Kontu Baudouin du Bourg ile Tel Beşir Kontu Joscelin de Courtenay, 1104 yılında yapılan Harran Savaşı'nda Türklere esir düşünce bir süre Ca'ber Kalesi'nde hapsedilmişlerdi.
Ardından Nureddin Zengî'nin eline geçen kale onun zamanında daha da gelişti ve bu dönemde çeşitli imar faaliyetleri gerçekleşti. Kalede günümüze ulaşmış olan minare, Zengî dönemine aittir. Zengî'nin ölümünden sonra Selâhaddin Eyyubi'nin hâkimiyet sahası içine alınan kale, 13. yüzyıl başlarında Harezmşahlar tarafından yağmalandı. 1260 yılında ise İlhanlı Hükümdarı Hülâgû'nun eline geçtiğinde tahrip edilerek halkı etrafa dağıtıldı.
Zaman zaman çeşitli Türk ve Arap kabilelerine yaylak ve kışlak vazifesi gören kale, sonraları Memluklar tarafından tamir ettirilmişse de bir daha önemli bir yerleşim yeri olamamıştır. Nihayet, Osmanlıların idaresi altına alınmış ve Rakka kazasına bağlı bir nahiye merkezi olarak idare edilmiştir. Bölge 1918'de İngilizler tarafından işgal edilmiş, ardından Suriye'ye bağlanarak Fransız mandasına bırakılmıştır. Kale, günümüzde Suriye sınırları içerisinde yer almaktadır.
Ca'ber Kalesi'ne Abdülhamid eli
Ca'ber Kalesi'nin bizim için taşıdığı önem ise, kalenin kuzeybatı eteklerinde bulunan ve 'Türk Mezarı' diye anılan türbeden gelir. Kitabesi bulunmayan ve Osmanlıların atası Süleyman Şah'a ait olduğu rivayet edilen bu ilk türbe, zamanla harabe haline gelince II. Abdülhamid'in emriyle yeniden yaptırılmış, bakımı için de maaşlı bir türbedar tayin edilmiştir.
Ancak 1. Dünya Savaşı sonunda bölge, Suriye sınırları içinde kalınca türbe Fransa'nın mandasına bırakılmıştır. Anadolu Türkleri için büyük bir manevî değere sahip olduğundan dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnamesi gereğince türbe ve civarı Türkiye'ye bırakılmıştır. Böylece, Ca'ber Kalesi'ndeki türbe, çevresindeki 8797 metrekarelik alanıyla birlikte sınırlarımız dışındaki tek toprağımız olmuştur.
O tarihten itibaren Suriye'deki bu vatan toprağımızda Türk bayrağı dalgalanmakta ve koruması jandarma karakolumuz tarafından yerine getirilmektedir. Burada, türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan İhtiram kıtasının ikâmeti için 1938'de bir karakol yaptırılmış, 1939 yılında ise eski türbenin tamiri imkânsız hale geldiği için tarihî önem ve özelliğine uygun olarak, karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilmiş ve mezar buraya nakledilmiştir. Ancak bu mezarın da, Suriye'nin 1970'li yıllarda inşa ettiği Tabya Barajı'nın suları altında kalacağı anlaşıldığından, Suriye hükümeti ile varılan anlaşmadan sonra biraz daha kuzeydeki Karakozak mevkiine nakledilerek burada modern İslâm mimarisine uygun bir türbe ve yanına da bir karakol inşa edilmiştir. Burası, günümüzde Tabya Barajı'nın göl sularına gömülmek üzeredir.
Ca'ber Kalesi'ndeki bu türbe önünde, yıllardır bayrağımız dalgalanmakta ve bu bayrağı Mehmetçik korumaktadır. Arzumuz, sınırlarımız dışındaki bu toprağımızda bayrağımızın aralıksız dalgalanmasıdır.
Hülâgû'nun hışmından kurtulamadı
Tarihî kaynaklara bakılırsa bu Orta Çağ kalesi, İslâmiyetten önce kurucusunun ismine izafeten Devser adıyla bilinmekte idi. 640 yılında, Hz. Ömer devrinde İyaz b. Ganem kumandasındaki İslâm ordusu tarafından fethedilmiş, bu tarihten 10. yüzyıl ortalarına kadar Cezire valileri tarafından yönetilmiştir. Sonraki dönemde Beni Numeyr kabilesinin idaresinde kalan kalenin 11. yüzyılın ortalarından itibaren Fatımîlerin hâkimiyetine geçtiği bilinmektedir. Burası, Selçuklular döneminde Ca'ber b. Sabık el-Kuşeyri tarafından ele geçirildikten sonra onun adıyla anılmaya başlandı. Ancak Ca'ber ve oğlu Saluk idaresinde daha çok kervanların yolunu kesen bir eşkıya yuvası halinde olan kale, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın Halep seferi sırasında ele geçirildi ve halkı rahatsız eden Kuşeyroğulları bölgeden uzaklaştırıldı.
Ca'ber Kalesi, Haçlı Seferleri sırasında da önemini korudu. Urfa Kontu Baudouin du Bourg ile Tel Beşir Kontu Joscelin de Courtenay, 1104 yılında yapılan Harran Savaşı'nda Türklere esir düşünce bir süre Ca'ber Kalesi'nde hapsedilmişlerdi.
Ardından Nureddin Zengî'nin eline geçen kale onun zamanında daha da gelişti ve bu dönemde çeşitli imar faaliyetleri gerçekleşti. Kalede günümüze ulaşmış olan minare, Zengî dönemine aittir. Zengî'nin ölümünden sonra Selâhaddin Eyyubi'nin hâkimiyet sahası içine alınan kale, 13. yüzyıl başlarında Harezmşahlar tarafından yağmalandı. 1260 yılında ise İlhanlı Hükümdarı Hülâgû'nun eline geçtiğinde tahrip edilerek halkı etrafa dağıtıldı.
Zaman zaman çeşitli Türk ve Arap kabilelerine yaylak ve kışlak vazifesi gören kale, sonraları Memluklar tarafından tamir ettirilmişse de bir daha önemli bir yerleşim yeri olamamıştır. Nihayet, Osmanlıların idaresi altına alınmış ve Rakka kazasına bağlı bir nahiye merkezi olarak idare edilmiştir. Bölge 1918'de İngilizler tarafından işgal edilmiş, ardından Suriye'ye bağlanarak Fransız mandasına bırakılmıştır. Kale, günümüzde Suriye sınırları içerisinde yer almaktadır.
Ca'ber Kalesi'ne Abdülhamid eli
Ca'ber Kalesi'nin bizim için taşıdığı önem ise, kalenin kuzeybatı eteklerinde bulunan ve 'Türk Mezarı' diye anılan türbeden gelir. Kitabesi bulunmayan ve Osmanlıların atası Süleyman Şah'a ait olduğu rivayet edilen bu ilk türbe, zamanla harabe haline gelince II. Abdülhamid'in emriyle yeniden yaptırılmış, bakımı için de maaşlı bir türbedar tayin edilmiştir.
Ancak 1. Dünya Savaşı sonunda bölge, Suriye sınırları içinde kalınca türbe Fransa'nın mandasına bırakılmıştır. Anadolu Türkleri için büyük bir manevî değere sahip olduğundan dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnamesi gereğince türbe ve civarı Türkiye'ye bırakılmıştır. Böylece, Ca'ber Kalesi'ndeki türbe, çevresindeki 8797 metrekarelik alanıyla birlikte sınırlarımız dışındaki tek toprağımız olmuştur.
O tarihten itibaren Suriye'deki bu vatan toprağımızda Türk bayrağı dalgalanmakta ve koruması jandarma karakolumuz tarafından yerine getirilmektedir. Burada, türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan İhtiram kıtasının ikâmeti için 1938'de bir karakol yaptırılmış, 1939 yılında ise eski türbenin tamiri imkânsız hale geldiği için tarihî önem ve özelliğine uygun olarak, karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilmiş ve mezar buraya nakledilmiştir. Ancak bu mezarın da, Suriye'nin 1970'li yıllarda inşa ettiği Tabya Barajı'nın suları altında kalacağı anlaşıldığından, Suriye hükümeti ile varılan anlaşmadan sonra biraz daha kuzeydeki Karakozak mevkiine nakledilerek burada modern İslâm mimarisine uygun bir türbe ve yanına da bir karakol inşa edilmiştir. Burası, günümüzde Tabya Barajı'nın göl sularına gömülmek üzeredir.
Ca'ber Kalesi'ndeki bu türbe önünde, yıllardır bayrağımız dalgalanmakta ve bu bayrağı Mehmetçik korumaktadır. Arzumuz, sınırlarımız dışındaki bu toprağımızda bayrağımızın aralıksız dalgalanmasıdır.
- Not: Türbe ve müştemilatı bundan önce iki defa (1939, 1975) taşınmış; ayrıca Suriye rejimi tarafından taşınma hususu iki defa daha (1995, 2001) gündeme getirilmiştir.
- Suriye sınırları içindeki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nun, uluslararası hukuk temelinde anlaşmalarla kayda geçirilmiş Türk toprağı Caber Kalesi eteklerinde ilk yapım tarihinden bu yana bir dizi yıkım, taşınma ve yeniden inşa faaliyeti geçirmiştir. Türbe 1975'te Suriye'de devam eden çatışmalar ve süregiden istikrarsızlık ortamı yüzünden sınırımızdan 37 kilometre uzaklıktaki Münbiç ilçesinin Karakozak köyünde bulunan mıntıkasına taşınmış ve yeni bir türbe inşa edilmiştir. Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu, Süleyman Şah'ın kabriyle birlikte bu defa( 22 Şubat 2015), Suriye'de sınırımıza mücavir Suriye Eşmesi köyünün kuzeyinde ve aynı büyüklükteki araziye geçici olarak taşınmıştır.