Osmanlı kentsel dönüşümü böyle yapardı

PROF. DR. ABDÜLKADİR ÖZCAN
Abone Ol

Stratejik bir mevkide bulunan Kars ve kalesi Şark Serdarı Lala Mustafa Paşa’nın gayretleriyle kapsamlı bir onarımdan geçirildi. Kars'ın tarih sahnesinde sık sık uğradığı işgalleri, tahribatları yeni baştan inşasını Derin Tarih okurları için Prof. Dr. Abdulkadir Özcan kaleme aldı.

M.S. 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddi'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları da 12. yy'da inşa edilmeye başlanmış 1386 tarihinde Timur tarafından yıkılan kale 1579 yılında Osmanlı Padişahı III.Murat'ın fermanı ile Kars'a gelen Lala Mustafa Paşa tarafından kale ve dış cephe surları yeniden yaptırılmıştır.

Kars Kalesi ve şehri muazzam bir inşa faaliyeti veya bugün kullandığımız tabirle bir “kentsel dönüşüm” programı çerçevesinde birkaç ay gibi çok kısa bir süre içerisinde bitirilmiş ve yapılan iskânla şenlendirilmiştir.

Kuzeydoğu Anadolu'daki serhat şehirlerimizden olan Kars, tarih boyunca Hitit, Urartu, Sasani, Arap, Bizans ve Selçukluların idaresinde kalmıştır. Uzun bir tarihi geçmişe sahip Kars Kalesi'nin İzzeddin Saltuk Bey tarafından yeniden yaptırıldığı bilinmektedir. Daha sonra zaman zaman Gürcülerin, uzunca bir süre de Moğolların (İlhanlıların) yönetiminde kalan şehir, ardından Celayirliler, Karakoyunlular ve Akkoyunlular tarafından idare edildi. Nihayet Kanuni Sultan Süleyman'ın Irakeyn Seferi'yle Osmanlı Devleti'ne bağlandı.

Uzun süren savaşlar yüzünden harap duruma düşen Kars, 1548 yılında tamir edildiyse de Safevi saldırıları yüzünden tekrar harap oldu. İran'a sığınan Kanuni'nin oğlu Şehzade Bayezid'in iadesi karşılığında Safevilere bırakıldı, ancak birkaç yıl sonra geri alındı.

Stratejik bir mevkide bulunması sebebiyle sık sık tahribata uğrayan Kars ve kalesi, 1579 yılında III. Murad'ın, Hoca Sadeddin Efendi'nin kaleminden çıkan yazılı emri üzerine Şark Serdarı Lala Mustafa Paşa'nın gayretleriyle kapsamlı bir onarımdan geçirildi, hatta yeniden inşa edildi.

Yedi paşaya yedi burç

1579 ilkbaharında Kars'a gelen Mustafa Paşa kaleyi 7 burca göre 7 kola ayırdı ve her bir kolu bir paşaya havale ederek inşaatı başlattı (27 Temmuz 1579). O sırada Lala Mustafa Paşa'nın divan kâtibi olarak Kars'ta bulunan tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli'nin bildirdiğine göre birinci burç Şam Beylerbeyi Sokolluzade Hasan Paşa'ya, ikinci burç Erzurum Beylerbeyi Mehmed Paşa'ya, üçüncü burç Karaman Beylerbeyi Mehmed Paşa'ya, dördüncü burç Serdar Lala Mustafa Paşa'ya, beşinci burç Diyarbekir Beylerbeyi Behram Paşa'ya, altıncı burç Sivas (Rum) Beylerbeyi Mahmud Paşa'ya, burçların en yükseği olan yedincisi ise Anadolu Beylerbeyi Hadım Cafer Paşa'ya havale edilmişti. İnşaat sırasında muhtemel bir saldırıya karşı ileri karakollar konuşlandırılmış, hatta saldırıda bulunan Safevi kuvvetleri mağlup edilmişti.

Sırtında taş taşıyan paşa

Görkemli temel atma töreni esnasında kesilen kurbanlar ve edilen dualardan sonra Lala Mustafa Paşa'nın zaman zaman sırtında taş ve toprak taşıması askere örnek olmuş ve moral vermiştir. Gerçekten birbiriyle yarışırcasına işe başlayan paşalar, bir ay gibi çok kısa bir sürede Kars Kalesi'nin surlarını, bedenlerini, burçlarını yeniden inşa ettiler. Âli tarihinde özellikle Cafer Paşa ve büyük kardeşi Rıdvan Paşa ile birlikte Behram Paşa'nın gayretlerinden önemle bahsedilir.

Erzurum Beylerbeyi Mehmed Paşa, kaleden başka, beylerbeyinin ikameti için bir de saray inşa ettirmişti. Bunun yanında Sultan III. Murad adına bir cami yapılmış, mevcut taş kale tamir ettirilmişti. Diğer camiler Serdar Mustafa Paşa ile Sivas Beylerbeyi Mahmud Paşa ve yeniçerilerin ağası adına yapılmıştır. İnşaat faaliyetleri devam ederken bazı garip olaylar da zuhur etmiştir.

Özetle, bölük halkından biri, oradaki merkadinin tamirini isteyen evliyadan Ebü'l-Hasen-i Harakanî'yi (ö. 1034) rüyasında görmüş, onarımdan sonra bu zatın kabri ziyaretgâh olmuştur. Sivas Beylerbeyi Mahmud Paşa kolunda ortaya çıkan tarih kitabesinden, kalenin 1153'te Melik İzzeddin Saltuk'un veziri Firuz ile Tâcınisa adında bir hatun tarafından tamir ettirildiği anlaşılmıştır.

İnşaat tamamlanınca, asker arasında bulunan şairler birçok tarih beyti söylemişlerdir. En münasibi Tîgî mahlaslı bir sipahinin,

İşidüp halk-ı âlem Tîgiyâ târîhini anun
Didiler eyledi âbâd Kars'ı Mustafa Paşa

mısralarıyla biten şiiridir.

Tam bir Osmanlı şehri

Gelibolulu Mustafa Âli'nin verdiği bilgilerden, Kars'taki inşaat çalışmalarının iki safhada gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Ona göre önce iç ve dış kalelerle varoşun surları yapılmış, dahasonra da bunların detayları ikmal edilmiştir.

Kale inşasının tamamlanmasından sonra, şehrin inşasına başlanmıştır. Bu sırada, özellikle “Narınkale” adıyla bir iç kale, burçlarla tahkim edilmiş dış kale ve çevresindeki hendekten, 3 adet gözcü kulesinden ve azepler ile dizdar için askeri kışla inşaatından başka bir beylerbeylik sarayı, bir mektep, bir medrese, Kars çayı üzerinde biri taştan, diğeri ahşaptan 2 köprü, zarif ve heybetli minareleriyle 5 cami, 3 adet demir kale kapısı, askeri karakollar, ahali için meskenler, dükkânlar, konaklar, hamamlar, çarşılar, değirmenler ve su terazileri yapılmış, yollar ve sokaklar tanzim edilmiştir. Mektep ve medrese gibi bazı müesseseleri ise paşalar kendi paralarından hayrat olarak yaptırmışlardır.

Olayın bir başka şahidi olan Harîmî mahlaslı Rahimîzâde İbrahim Çavuş, inşaat sırasında geceleri de çıralar yakılarak çalışıldığından söz eder. Öyle ki, Büyük Cami 29 Cemaziyelevvel 987 günü kılınacak Cuma namazına yetiştirilmiştir.

Çok önemli bir diğer faaliyet de, Kars çayından bir kol alınıp dış kale içine akıtılması ve savunma amaçlı hendeğin istenildiği anda suyla doldurulabilmesiydi. Böylece halkın su ihtiyacı da karşılanmış oldu. Bu büyük işi başaran Ramazanoğlu Pirî Paşazâde İbrahim Bey'in oğlu İsmail Bey'e mükafat olarak Sis (Kozan) sancağı beyliği verilmiştir.

2 aya yakın süren bütün bu faaliyetlerle Kars'ın tam bir "Osmanlı şehri" olarak yeni baştan kurulduğu söylenebilir. Bu inşa faaliyetleri sadece Kars'la da sınırlı kalmamış, aynı anda yine Safevîler tarafından tahrip edilen Keçivan, Ani, Mağazbert ve Kağızman gibi civar kaleleri de tahkim edilmiştir.

Depremzede Kars

17. yüzyıl ortalarında şehri görmüş olan Evliya Çelebi, Kars'ta 3 bin evin bulunduğundan söz eder. Şehirde bedesten olmamasına rağmen bu asırda 200 kadar dükkânın varlığı da bilinmektedir. Ayrıca 2 hamam, 18 sıbyan mektebi ve bir medrese Kars sınırları içindedir.

Fakat şehri bu defa 1664 depremi vurmuştur. Birçok cami ve ev yerle bir olunca Kars'ta imar çalışmaları yeniden hız kazanır. Aynı asrın sonlarında bir Batılı gezgin, şehirde askerî garnizonun varlığından ve sivil nüfusun azlığından söz eder. Bu asrın son çeyreğinde ise şehirde 40 cami, 38 medrese, 7 kilise, 4 han ve 5 hamamın bulunduğu kaydedilir.

Ya tahrip ya işgal

19. yüzyılda birkaç defa Rus işgaline uğrayan Kars, 1878 Berlin Antlaşması gereği Rusya'ya bırakıldıysa da, 1918'de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile tekrar Osmanlı Devleti'ne verilmiştir. Aynı yıl 30 Ekim'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından Ermeni ve Gürcülerin saldırılarına uğrar. Nisan 1919'da İngiltere tarafından işgal edilir. İngilizlerin Kars'ı Ermenilerin denetimine bırakmaları üzerine tekrar kaos içinde düşen şehir, nihayet Kâzım Karabekir Paşa tarafından Ermenilerle imzalanan Gümrü Antlaşması ile yeni Türk devletine bırakılmıştır