Kût günde en az üç kere aklımdan geçiyor
30 yıldır 1. Dünya Savaşı ile ilgili belge ve obje toplayan Necmettin Özçelik için Kûtu’l-Amâre Savaşı ve Halil Kut Paşa’nın ayrı bir yeri var.Derin Tarih dergisi Özçelik ile koleksiyonerlik macerasını ve Kût’un hayatındaki yerini konuştu.
Herkesin unuttuğu Kûtu’l-Amâre sizin gündeminize nasıl girdi?
Kût zaferi gündemime değil, hayatıma girdi diyebilirim. Beşiktaş’ta oturuyorum. Eşimle çeşitli vesilelerle Çırağan Sarayı’na gittiğimizde muhakkak Yahya Efendi’ye de uğrayıp dua ediyorduk. 20-25 sene evvel gittiğimizde bir gün Halil Kut Paşa’nın kabriyle karşılaştım. Tabii 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’den sonra en büyük zaferin Kûtu’l-Amâre’de kazanıldığını biliyordum.
O günden sonra artık sık sık Halil Paşa’yı ziyaret ettim. Böylece bir bağ oluştu aramızda. Bundan sonra okumalarımı ilerleterek Sakallı Nureddin Paşa’yı, Süleyman Askerî Bey’i araştırdım, Selman-ı Pak’ı inceledim. İngilizlerin Osmanlılar üzerindeki planları üzerine araştırmalar yaptım.
2006 yılı Kût zaferinin 90. yıldönümüydü. Rahmi Koç Müzesi’nde 4 arkadaşımla beraber bir anma toplantısı düzenledim. Sivil ve askerî erkândan yaklaşık 90 kişi katıldı. Çoğu dostlarımızdı zaten. Saygı duruşunda bulunduk, İstiklâl Marşı’nı ve o zamanlar Mehmetçiğin cepheye giderken okuduğu Osmanlı marşını okuduk. Zaferle ilgili sunum yaptık. Velhasıl Kût’u o yıldan beri düzenli olarak anıyoruz.
- Koleksiyonerliğe nasıl başladınız?
- Babam askerdi. Savaş tarihine ilgim oradan geliyor. Yaklaşık 30 yıldır kitap, dergi, gazete, fotoğraf, kartpostal, obje vs. ne bulursam topluyorum. Bu malzeme genellikle 1. Dünya Savaşı, özelde Çanakkale ve Kûtu’l-Amâre ile ilgili. Kıbrıs Barış Harekâtı ve Kore Savaşı’na da ilgim var. 15 sene evvel topladıklarımın büyük bir kısmını müzelere armağan etmeye başladım. Çanakkale’deki özel müzelere, tanıtım merkezine ve Askerî Müze’ye hediye ettim mesela. Sarıkamış için açılacak Erzurum’daki bir müzeye de bazı objeler verdim. Yıllardır bu mevzularla ilgili üniversitelerde, askerî okullarda sergiler açıp sunumlar yapıyorum. Makaleler ve kitaplar yazıyorum. En büyük arzum elimdekileri ve bildiklerimi paylaşmak.
- Herhangi bir ücret talep ediyor musunuz?
- Asla! Hilal-i Ahmer mantığı benimkisi. Onlar bizim için hayatlarını feda etmişler, bizim de onların hatıralarına sahip çıkmamız lazım. Ben seve seve yapıyorum bu işi.
- Necmettin Özçelik kimdir?
- 1958’de İstanbul’da doğdu. Olimpik binici ve dünya binicilik şampiyonu Cumhurbaşkanlığı Müşaviri E. Süvari Albay Kemal Özçelik’in oğludur. ABD Indiana Evansville Üniversitesi’nde ekonomi ve yüksek iktisat dallarında eğitim gören Özçelik, savaş tarihiyle ilgili araştırmalar yapmakta. Ayrıca askerî belge ve obje koleksiyoncusu, Harp Tarihi Araştırma Grubu kurucu üyesi. Kore’de savaşan Türk tugayları, Atatürk’ün cenaze törenleri, tarihî bölükler, Kûtu’l-Amâre Savaşı ve denizcilik tarihi konularında çok sayıda bildiri sunmuştur.
Sizi bu faaliyete yönelten saik neydi?
Bana bilhassa şu çelişki çok tesir ediyordu: “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” İngilizlere tarihlerinin en ağır hezimetini yaşatmışız, ancak bu günü anmıyoruz. Bana göre zaferin kahraman paşası Halil Kut ve arkadaşları bu günü aralarında anıyorlardı, bunu hislerime dayanarak söylüyorum. Benim bile günde en az 3 kere geçiyor aklımdan, onların nasıl geçmesin!
Kût günü 1945’e kadar kutlanıyordu değil mi?
Öyle söyleniyor. NATO’ya girişimizden sonra İngilizleri gücendirmemek için kutlamaktan vazgeçmişiz. Ancak yaptığım gazete ve dergi taramalarımda 1945 yılına kadar kutlandığına dair herhangi bir haber, yazı vs. göremedim. Sadece 1950’de romancı Feridun Fazıl Tülbentçi’nin bir yazısı var, o kadar.
O zaman 90 yıl sonra ilk kez siz andınız Kût zaferini?
Öyle gözüküyor. Ben tabii kendi imkânlarımla elimden geldiğince zaferi ve kahramanlarını yâd etmeye ve insanlara duyurmaya çalıştım. 100. yıl anmaları için de 10 yıl öncesinden başladım çalışmaya. Amacım, kendi çapımda Kût’u çevremdekilere tanıtmaktı. Ancak şükür ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Harp Akademileri gibi birçok resmî kurum sahip çıktı. Nisan ayı içinde pek çok sempozyum, konferans, sergi vs. düzenlenecek.
Kûtu’l-Amâre’ye, yani bölgeye gittiniz mi?
3 sene önce bir dostum teklif etti, Basra üzerinden gidecektik. Her şey hazırlandı. Ancak Irak’ta çıkan bir karışıklık yüzünden son anda ertelendi. Nasip olmadı yani. Şöyle diyorum: Ben Kût’a gidemedim ama o bana geldi.
İlginç, nasıl oldu bu?
Bir gün ofisime bir çalışanım geldi. Kardeşinin yurtdışında olduğunu, yakında Türkiye’ye geleceğini ve iş için ona yardımcı olmamı rica etti. Ben de seve seve yardımcı olurum, dedim. Tam ayrılırken hangi ülkede çalıştığını sordum. Irak, dedi. Irak’ta nerede? diye sordum. “Kût’da” dedi. Aman Allah’ım! Hemen kardeşinden bana Kût kasabasıyla şehitliğin fotoğraflarını göndermesini istedim. Ertesi gün gönderdi hemen. Yani beni Kût’a birileri çağırdı diyebilirim.
Dergimizi nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de tarihle ilgili kaliteli yayın maalesef çok az. Bir de görselleri iyi kullanan dergiler pek yok. Ben Derin Tarih’i bu açıdan çok beğeniyorum. 1. Dünya Savaşı ve Çanakkale’ye dair hazırladığınız iki özel sayı hem görsel, hem içerik açısından çok güzeldi. Ellerinize sağlık.