İzmir Yangını hakkında Batılı uzmanlar ne dediler?
HABER MASASI
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemi üzerine uzmanlaşmış Batılı tarihçiler arasında konu üzerinde mutabakat olmadığı açıkça ortaya koyuluyor.
Gerçekler nasıl çarptırıldı?
Ermeni dilbilimci Housepian'ın İzmir Yangını'nı Türklerin çıkardığı iddialarına delil olarak kullandığı Amerikalı bir görgü tanığının ifadesini nasıl çarpıttığını anlamak için şu örneğe bakmak yeterli olacaktır. Yazar, Amerikalı Konsolos Vekili Maynard Barnes'in şöyle dediğini yazmıştır:
“Türk askerlerini konsolosluğun önündeki sokak boyunca gaz yağı dökerken gördüm ve hemen konsolosluk evraklarını kurtarmak için var gücümle uğraştım.”
Oysa Barnes'ın Türklerin yangında resmî bir sorumluluğu olduğu iddia eden kaynaklar arasında en sık alıntılanan görgü tanıklığı, Hepburn'ün derlediği Amerikan resmî belgelerinde daha farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Resmî belgelerde 14 Eylül Perşembe akşamı cereyan eden olaylar aşağıdaki gibi anlatılmıştır:
“Yangın büyük ölçüde azalmasına rağmen gece boyunca devam etti. Asıl yangının uzağındaki bölgelerde başlayan birçok müstakil yangının gözlemlenmesi, ortada bir kundaklama olduğuna açıkça işaret ediyordu. İç limanın kuzey rıhtımı üzerinde yer alan Pasaport İdaresi gece yarısından sonra birçok yoğun patlamayla birlikte yandı. Bu binanın yanında 1 ya da 2 gün önce görülen birtakım bidonlar, yangının muhtemelen benzinle çıkarılmış olduğunu akla getiriyor. Bu bina 'Litchfields' gemisinin ankorajından yalnızca birkaç yüz metre ötedeydi ve binayı ateşe veren kimselerin faaliyetleri baş kasaradaki konsolos vekili tarafından net bir şekilde gözlemlenmiş ama bu mesafeden onların kim olduklarını saptaması mümkün olmamış. O sırada birkaç Türk askeri binanın denize bakan ucunda konuşlandırılmış” (Hepburn, Smyrna Disaster, s. 33).
İzmir İtfaiye Müdürü Paul Grescovich'in yangının yayılmasını engelleme çabalarıyla ilgili anlattıklarına bakılınca, 13 Eylül Çarşamba günü 18:00'den itibaren onun emri altındaki 100 kişilik Türk birliğinin yangını kontrol altına almak amacıyla binaları bombalayarak yıktığı sonucuna varırız (Prentiss, Fire, s. 5-6). Diğer bir deyişle, 13 Eylül Çarşamba günü 18:00'den sonra üniformalı Türk askerleri şehirde yangın çıkarmakla uğraşmıyor, tersine ziyade yangınla mücadele ediyorlardı.
Ermeni dilbilimci Housepian'ın İzmir Yangını'nı Türklerin çıkardığı iddialarına delil olarak kullandığı Amerikalı bir görgü tanığının ifadesini nasıl çarpıttığını anlamak için şu örneğe bakmak yeterli olacaktır. Yazar, Amerikalı Konsolos Vekili Maynard Barnes'in şöyle dediğini yazmıştır:
“Türk askerlerini konsolosluğun önündeki sokak boyunca gaz yağı dökerken gördüm ve hemen konsolosluk evraklarını kurtarmak için var gücümle uğraştım.”
Oysa Barnes'ın Türklerin yangında resmî bir sorumluluğu olduğu iddia eden kaynaklar arasında en sık alıntılanan görgü tanıklığı, Hepburn'ün derlediği Amerikan resmî belgelerinde daha farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Resmî belgelerde 14 Eylül Perşembe akşamı cereyan eden olaylar aşağıdaki gibi anlatılmıştır:
“Yangın büyük ölçüde azalmasına rağmen gece boyunca devam etti. Asıl yangının uzağındaki bölgelerde başlayan birçok müstakil yangının gözlemlenmesi, ortada bir kundaklama olduğuna açıkça işaret ediyordu. İç limanın kuzey rıhtımı üzerinde yer alan Pasaport İdaresi gece yarısından sonra birçok yoğun patlamayla birlikte yandı. Bu binanın yanında 1 ya da 2 gün önce görülen birtakım bidonlar, yangının muhtemelen benzinle çıkarılmış olduğunu akla getiriyor. Bu bina 'Litchfields' gemisinin ankorajından yalnızca birkaç yüz metre ötedeydi ve binayı ateşe veren kimselerin faaliyetleri baş kasaradaki konsolos vekili tarafından net bir şekilde gözlemlenmiş ama bu mesafeden onların kim olduklarını saptaması mümkün olmamış. O sırada birkaç Türk askeri binanın denize bakan ucunda konuşlandırılmış” (Hepburn, Smyrna Disaster, s. 33).
İzmir İtfaiye Müdürü Paul Grescovich'in yangının yayılmasını engelleme çabalarıyla ilgili anlattıklarına bakılınca, 13 Eylül Çarşamba günü 18:00'den itibaren onun emri altındaki 100 kişilik Türk birliğinin yangını kontrol altına almak amacıyla binaları bombalayarak yıktığı sonucuna varırız (Prentiss, Fire, s. 5-6). Diğer bir deyişle, 13 Eylül Çarşamba günü 18:00'den sonra üniformalı Türk askerleri şehirde yangın çıkarmakla uğraşmıyor, tersine ziyade yangınla mücadele ediyorlardı.