Dünya Tarihini Değiştiren Suikast
Bu, Ferdinand’ın mukadder âkıbetine attığı son adımıydı. Eşi ile birlikte otomobile bindiklerinde, aslında şoförün farklı ve güvenli bir güzergâha sapması gerekiyordu. Ancak Bosna Valisi Gen. Potiorek güzergâh değişikliğini şoföre iletmeyi unutmuştu.
Prof. Dr. Gültekin Yıldız
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
_____________________________________________
Birinci Dünya Savaşı olarak bilinen Avrupa merkezli büyük çatışma günümüzden tam 100 yıl önce, 28 Temmuz 1914’de patlak verdi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle başlayan sıcak çatışma kısa sürede bütün büyük devletleri içine çekti ve emperyalist süper güçler birbirlerinden toprak ve nüfuz alanı çalmak adına 4 sene sürecek kıyasıya bir çarpışmaya girdi. 10 milyondan fazla insanın hayatına mal olan tarihin bu ilk topyekûn harbi, sadece savaşı başlatan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve onun başındaki Habsburg hanedanının değil, Rusya Çarlığı ve Osmanlı saltanatı ile Romanov ve Osmanlı hanedanlarının da siyasî varlığını sonlandıracaktı.
Peki Avusturya’nın bugün küçük bir Orta Avrupa devleti haline gelmek pahasına aniden Sırbistan’a harp ilan etmesini ne tetiklemişti? Savaşın başlamasından tam bir ay önce, 28 Haziran 1914’de Saraybosna’da ne olmuştu? 28 Haziran 1914 tarihinin, Osmanlılara Sırplar üzerinde hâkimiyet yolunu açan 28 Haziran 1389 tarihli Kosova Savaşı ile bir bağlantısı var mıydı? Şimdi adım adım bu serüvenin izini sürelim.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, 20. yüzyıla İmparator Franz Joseph idaresinde girmişti. Franz Joseph’in veliahdıysa yeğeni Franz Ferdinand idi. Veliahd Prens, her hanedan üyesi erkek çocuğu gibi özenle büyütülmüş ve rahat bir çocukluk dönemi geçirmişti. Ancak yine her hanedan üyesi erkek gibi onun da sonraki hayatı asaletin sıkı kurallarıyla çevrelendi. Bunların başında da evleneceği kadının asalet derecesini belirleyen 1839 tarihli düzenleme gelmekteydi. Ancak gönül ferman dinlemedi ve Ferdinand gönlünü Bohemya’nın ikinci derece asil ailelerinden Chotek’lerin kızı Sophie’ye kaptırdı.
Kendisinden 5 yaş küçük sevgilisiyle ilişkisi 1898 yılında ortaya çıktığında Veliahd Prens 35 yaşındaydı. İmparator Franz Joseph yeğenini kesin bir dille uyardı ve genç kadının müstakbel imparatorun karısı olacak liyakatte bir aile kökenine sahip olmadığını ifade etti. Ancak Franz Ferdinand bu ilişkisini bir evliliğe çevirme konusunda kararlıydı. Kendi ifadesiyle Habsburg Hanedanı’nda o güne dek evlenmiş erkek ve kadınlar birbirleriyle neredeyse 20 kez akrabaydı. Bu iç evlilikler yüzünden çoğu çocuk ya zekâ özürlü ya da sara hastalığı müptelasıydı.
Veliahd Prens ne söylerse söylesin mensubu olduğu hanedanın ve sarayın kurallarını değiştirmeye gücü yetmedi. Sevdiği kadınla evlenme kararının ilk faturası, Sophie ile nikâhları daha kıyılmadan karşısına çıkartıldı. İmparator, o günden sonra pek muhabbet göstermeyeceği yeğeninin önüne bir taahhütname koydu ve Sophie’den doğacak oğullarının taht haklarından feragat etmesini istedi.
Sadece doğmamış çocuklarının değil, imparatorluğun veliahd prensi ile evlenen Sophie’nin de feragat etmesi gerekenler vardı. Opera ve tiyatrolara gittiğinde saraya mahsus locada oturamayacak, eşi ile birlikte dönemin debdebeli at arabalarına binemeyecek ve hususi balolara katılamayacak, kocası yanında olmadıkça kamu hayatında saray protokolünden istifade edemeyecekti.
Veliahd Prens Ferdinand bu feragat belgesini imzalandığında tarihler 28 Haziran 1900’ü gösteriyordu.
Sırpları kızdıran ziyaret
Veliahd Ferdinand ve artık Hohenberg Düşesi unvanını taşıyan eşi Kontes Chotek, evlilik hayatları boyunca bu sıkıntılara katlanmak zorunda kaldılar. Ferdinand’ın çocuklarının taht haklarından feragat etmesinin üzerinden 14 sene geçmiş, ancak Saray’ın Sophie’ye karşı menfi tavrı değişmemişti. Komşu Sırbistan’a karşı bir güç gösterisi amacıyla Saraybosna’da düzenlenecek askerî manevralara Veliahd Prens’in eşiyle birlikte ziyareti öngörülmüş, ancak Ferdinand Saraybosna Belediye Binası merdivenlerinde yapacağı kısa konuşmaya “Ben ve Eşim” diyerek başlamak isteyince buna dahi izin verilmemişti. Oysa bu seyahat, Franz Ferdinand ve Sophie’nin son yolculuğu olacaktı.
Ferdinand’ın kendi mülkü olarak gittiği Bosna, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde Osmanlıların aldığı mağlubiyetten istifade edilerek Avusturya’nın işgal ettiği bir Müslüman toprağıydı. II. Meşrutiyet’in ilân edildiği 1908 Temmuzu sonrası İstanbul’da yaşanan siyasi kargaşa, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na beklediği fırsatı vermiş ve Bosna-Hersek Viyana tarafından resmen ilhak edilmişti.
Ancak Osmanlı’dan koparılan bu toprakların idaresi Habsburglar için de hiç kolay değildi. Çünkü Bosna’da yaşayan Sırp milliyetçi gruplar, komşu Sırbistan Devleti’nin de desteğini alarak bir “Güney Slavları Birliği” (Yugoslavya) kurmanın peşine düşmüşlerdi. O tarihlerde Viyana’nın hakimiyetindeki Slovenler, Hırvatlar ve Sırplar, bu büyük Slav Birliği projesinin hedef kitlesi seçilmişti.
Balkan Harbi çıkıp da Viyana’nın güneydoğuda Avrupa’daki rakipleri devletler Osmanlı ile savaşa girince bundan memnun olan Veliahd, “Bırakalım Balkan’ın itleri birbirleriyle dalaşsınlar” diyerek durumdan memnuniyetini ifade etmişti. Bu kez de, Saraybosna’dan Sırbistan’a dolaylı güç mesajı vermeye gidiyordu.
Ülkesinde halka seçme ve seçilme hakkı verilmesinden rahatsız olan, güçlü bir monarşi ve asiller hakimiyetinden yana olan Ferdinand, aslında Sırbistan ile sıcak bir çatışmaya girmek taraftarı değildi. Avusturya-Macaristan Genelkurmay Başkanı Franz Conrad başta olmak üzere Viyana’daki bir grup savaş taraftarına karşı çıkıyor ve böylesi bir harbe girilirse bunun Avusturya ile Rusya’yı karşı karşıya getireceğini iddia ediyordu. Ona göre, eğer Avusturya Sırbistan’a savaş ilân eder, Sırbistan da arkasına Rusya’yı alırsa ortaya çıkacak mücadele hem Avusturya imparatoru hem de Rus çarının tahtına mal olacak devrimlere kapı açardı.
Ancak o savaş istemese de, Saraybosna’ya ziyaretini provakatif bir tarihe denk düşüren Avusturya’nın Bosna idarecisi Potiorek mevcut gerilime tuz biber ekmekten çekinmiyordu. Viyana’nın polis desteği verme teklifini reddedip bütün vaktini yemek listesi ve şarap seçimine ayıran General Potiorek, bu ihmaliyle yetinmeyerek Ferdinand ve eşinin Saraybosna’ya ayak basacakları tarihi 28 Haziran olarak seçmişti. Oysa bu tarih, 28 Haziran 1389’daki Kosova Savaşı’nın yıldönümü olması hasebiyle Sırplar için “Vidovdan”, yani milli matem günüydü!
Bir liselinin kurşunları
Veliahd Prens Ferdinand ve eşi Saraybosna’ya vardıktan hemen sonra bir merasime katıldılar. Geleneksel at arabalarına beraber binmeleri yasaklanmıştı, ancak bu kez üzeri açık bir otomobilin arka koltuklarında yan yana oturuyorlardı.
Avusturya-Macaristan Ordusu Otomobil Birlikleri mensubu Franz Garrach, bu ziyarette kullanılmak üzere Veliahd Prens’e Graef&Stift marka A-III-118 kodlu bir otomobil tahsis etmişti. Bir konvoy halinde Belediye Binası’na doğru gidilirken aslında beklenen oldu ve Cabrinovic adında bir Sırp gencinin kullandığı patlayıcı Ferdinand’ın konvoyundaki araçlarından birinin infılak etmesine yol açtı. Veliahd Prens ve eşi bu saldırıdan yara almadan kurtuldular.
Hızla Belediye Binası’na gidildi ve Ferdinand’ın hiddetinin geçmesi sağlandı. Ancak Veliahd Prens yerinde duramadı ve saldırıda yaralananları ziyaret için hastaneye gitmek istedi.
Bu, Ferdinand’ın mukadder âkıbetine attığı son adımıydı. Eşi ile birlikte otomobile bindiklerinde, aslında şoförün farklı ve güvenli bir güzergâha sapması gerekiyordu. Ancak Bosna Valisi Gen. Potiorek güzergâh değişikliğini şoföre iletmeyi unutmuştu. Appel Kavşağı’na doğru ilerleyen şoför sıkıntıyı fark edip arabayı geri çevirmek isteydiyse de artık çok geç kalmış ve “Kara El” adlı gizli örgüt üyesi olan 18 yaşındaki Sırp lise talebesi Gavrilo Princip’in önünde durmuştu. Milliyetçi Sırp delikanlısı bu fırsatı geri tepmedi ve elindeki Browning marka tabancayla iki el ateş etti. Arabayı delip geçen mermilerden biri Hohenberg Düşesi Sophie’nin batınına, diğeri ise Ferdinand’ın şah damarına geldi. Giderek kısılan sesiyle birkaç defa “Bir şey yok” diye seslenen Ferdinand ve eşi, kısa süre içerisinde yan yana hayatlarını kaybettiler.
Ferdinand’ın katli Viyana’da ne Saray ne de elitler arasında fazla bir üzüntüye sebep oldu. Halkın, Habsburg Hanedanı’nın dışladığı bu ikilinin cesetlerine dahi teveccüh gösterilmesinden korkan Saray, cenazelerin Viyana’ya akşam vakti getirilmesi talimatını vermişti. Ancak bir süredir Sırbistan ile bir savaşa girmenin yollarını arayan Dışişleri Bakanı Leopold Graf Bertchold’un başını çektiği grup cinayeti fırsat bildi. Entelektüeller ve hatta sosyal-demokrat işçi hareketi temsilcilerinin de katıldığı bir kampanya başlatılarak gazetelerde savaş çığırtkanlığı yapılmaya başlandı.
Hemen Berlin’e bir elçi gönderilerek, Ferdinand’ın dostu olan Alman İmparatoru II. Wilhelm’den destek istendi. Onun görüşü de bu fırsatın kaçırılmaması yönündeydi. Bir niyet gizleme operasyonu olarak İmparator Franz ve İmparator Wilhelm ile Avusturya-Macaristan Genelkurmay Başkanı’nın payitahtlarından ayrılarak geziye ya da tatile çıkmaları sağlandı.
Cinayetten dört hafta sonra, 25 Temmuz 1914’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Sırbistan’a bir nota verdi. Bununla talep edilen maddeler arasında Sırbistan’ın 48 saat içinde bu cinayetin bütün sorumluluğunu üzerine alması, ülkesindeki Avusturya karşıtı yayınları acilen durdurması yer alıyordu. Sırbistan bunları kabul etti, ancak Avusturyalı polislerin Belgrad’da incelemelerde yer alması teklifini reddetti.
Bu cevap üzerine Viyana iki saat içerisinde Belgrad ile diplomatik ilişkilerini kesti. Üç gün sonra ise savaş ilân etti. Takip eden dört sene maktul Franz Ferdinand’ı haklı çıkarıp hem Habsburglar hem de Romanovların sonunu getirecek, ancak ortaya çıkan yıkım ve insan kaybı herkesin beklediğinin çok üzerinde gerçekleşecekti.